Bu bölüm travma, hiç sevmiyorum😿
İçeri geçmiş, koltuklara kurulmuştuk. Ortam nasıl mıydı? Gerici. Hem de fazlasıyla.
Bay Kim ve Bayan Kim full Taehyung ile ilgileniyor ve hasret gideriyorlardı. Taehyung'un bakışları onlarla konuşurken sürekli bana dönse de ailesiyle oturduğu üçlü koltuktan kalkamıyordu. Tekli koltukta tek başıma oturuyordum.
Bayan Kim arada bana da laf atıp sevimliliğim hakkında konuşuyordu ama Bay Kim, asla bana bakmıyor, orada yokmuşum gibi davranıyordu.
Gözlerimin yandığını hissettim. Tabii, oğullarının benim gibi bir erkekle olduğunu öğrendiklerinde üzülmüşlerdi. Onlara da hak veriyordum. Beni aralarına kabul etmelerini bekleyemezdim.
Yavaşça ayaklandım. Herkesin bakışları bana döndü. Taehyung endişeyle yüzümü süzdü, nasıl görünüyordum, emin değildim. Yine de zoraki gülümsedim.
"Lavabo nerede?" dedim bakışlarımı Bayan Kim'e çevirerek.
Taehyung ayaklandı hızla, "Gel, ben seni götüreyim."
"Hayır. Ben giderim." dedim. Ellerimi öne uzatıp iki yana salladım. Onu ailesinden ayıramazdım.
Taehyung tam dudaklarını aralamış bana karşı çıkmak için kaşlarını çatmıştı ki babası konuştu, "Koskoca oğlan olmuş. Bırak da kendisi bulsun, Taehyung." diyerek oğlunu çekerek kalktığı yere geri oturttu.
Gözlerim doldu. Taehyung fark etmişti ama ondan saklamaya çalışarak gülümsedim, gözlerimi kıstım, Bayan Kim'e baktım. "Üst katta, düz git son kapı, oğlum." dedi. O da endişeli gözüküyordu. Anne yüreğiydi işte, istemese de endişelenirdi.
Kafamı sallayıp dolu gözlerime tezat kocaman gülümseyerek koşar adım salondan çıktım. Merdivenlere ilerledim. Yukarı çıktım. Dediğini sağda ve soldaki o kadar kapıya ve koridora rağmen tam karşımda tuvalet kapısı göründü.
Koşarak içeri girdim. Kapıyı kapattım, kilitledim ve elimde olmadan ağlamaya başladım. Ses çıkarmamak için bir elimi ağzıma kapattım. Sırtımı kapıya yasladım, kendimi bırakarak yere oturdum. Boştaki elimi kendime çektiğim bacaklarıma doladım.
Acı vericiydi. Ben hiç böyle bir ortam görmemiştim, sevdiğim oğlan görüyordu ama benim yüzümden rahat olamıyordu. Annesi ve babasının ortasında oturup onlarla sohbet ederken bile gözleri bana kayıyor ve kontrol ediyordu.
Ona bunu yapamazdım, ailesiyle zaman geçirme şansı varken yapamazdım.
Hıçkırıklarım istemsizce yükseldi. Lanet, dedim içimden, lanet hayat. Kötü hissediyordum. Sanırım ailesinin bana da ilgili davranmasını beklemiştim, emin değildim. Bu tam bir aptallıktı.
Sonunda elimi ağzımdan çektim. İki kolumu da dizlerime sarıp alnımı dizlerime yasladım. Kulaklarım iki yanımda eğikti. Dudaklarımı büzdüm hıçkırıklarım arasında, kısıkça mırıldandım.
"Neden böyle oluyor ki?"
🐾
Yoğun bir ağlama krizinin ardından oturduğum yerden kalkmış, aynadaki şiş suratıma bakmıştım. Ah tabii, ağlamaktan şişmiştim. Somurtarak yüzümü yıkadım. Havluya kuruladım ve derin bir nefes aldım. Kulaklarımı diktim. Kapıya yöneldim.
Yavaşça açarak dışarı çıktım. Arkamdan geri kapattım kapıyı. Bu arada yanımdaki duvara yaslanmış Taehyung'u görmemle irkildim. Kaşlarını çatmıştı. Göz göze geldiğimizde hızlıca yüzümü süzdü.
Ona izin vermek istemeyerek saçlarımla oynar gibi kollarımı kaldırdım ve yüzümü kapatarak saçlarımı düzelttim. "Sen ne zamandır buradasın?" diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...