"Senden çok hoşlanıyorum, Jungkook. Aklımın hayalimin alamadığı kadar çok hoşlanıyorum."
Kulaklarım iki yanıma düştü yavaşça. Sertçe yutkundum. Yanaklarım yandı, muhtemelen kızarmaya başladılar. Bana parlayan gözlerle bakan çocuğun kulaklarındaki ellerim duraksadı. Kuyruğum hızla sallanmaya başladı.
Benden hoşlanması beni mutlu etmişti.
Dudaklarımı birbirine bastırıp ellerimi indirdim, gözlerinin üzerine koydum. "Bakma bana, utanıyorum." dedim kısıkça. Kıkırdadı. Ben devam ettim fısıldayarak, "Ben de... Ben de senden çokça hoşlanıyorum, Taehyung."
Alt dudağını ısırıp gülümsedi. Yaklaşıp üst dudağına bir öpücük bıraktım, geri çekildim. Belimdeki ellerini sıklaştırdı. Bir şey demesini bekledim, ama susmaya devam etmesiyle ve alt dudağını dişleri arasından kurtarmasıyla karışmayacağını anlamıştım.
Yaklaşıp bir öpücük daha bıraktım kalın dudaklarının ortasına, sonra bir tane daha, bir tane daha... Hissi öylesine güzeldi ki sonsuza kadar yapabileceğimi düşünmüştüm. Dudakları da kendi kadar güzeldi.
Tekrar öptüğümde bu sefer uzaklaşmama izin vermemiş, dudaklarını dudaklarıma sertçe yaslayıp öpmüştü.
Kıkırdayarak çekildim ve ellerimide gözlerinden çektim. Gözlerini araladı hemen, bakışları yüzümü turladı. Derin bir nefes verdi. Gülümsedi. Ben de dudaklarımı birbirine bastırmış gülümsemiştim.
Şimdi ne olacağı hakkında bir fikrim yoktu. Bu karmaşanın ortasında bir ilişki yaşamak mantıklı değildi. Ama bu karmaşanın ortasında Taehyung ile her şey yapılırdı. Sırf içinde Taehyung olacaksa hiçbir şeyi umursamaz ve en mantıksız şeyi bile yapabilirdim.
"Aşk kuşları, artık yeter. Dakikalardır izin verdik ama artık harekete geçme zamanı." diyen Jimin'le gözlerim irice açıldı. Taehyung ise burada olduklarını bilirmiş gibi gözlerini devirdi. Yanımıza adımlayan Ji-Yoon ikilisine baktım.
Hayvan güdülerimle dâhi hissetmemiştim onları, kendimi Taehyung'a fazla kaptırmıştım sanırım.
Utanarak alnımı Taehyung'un omzuna koydum. Ellerimi göğsüne yasladım ve kolları arasında yapabildiğim kadar küçüldüm. Belimdeki elleri sırtımı sardı. Gülerek bedeniyle bedenimi kapattı.
"Dördümüz müyüz?" dedi Yoongi. Az önceki Jimin'in heyecanlı sesine tezat gayet rahat ve sakindi.
"Hayır." dedi Taehyung. Kaşlarımı çattım. Tam konuşmak için dudaklarımı aralayacaktım ki konuşmaya devam etti.
"Jungkook ve ben gidiyoruz. Siz aileleri ile görüşmek isteyen diğer melezlerden, ailesi zengin olan ve yakın zamanda yakalanmış birini alın. Ailesi işimize yarayacaksa gidin ve konuşun. Seokjin'ler kalan melezlere baksın. Güneş batmadan buluşalım."
🐾
Elimi sıkıca tutarak adımlayan Taehyung'a uydum. Onun dediği gibi yapıyorduk. Yakın zamanda yakalanmış bir mafyanın kızı vardı, hamster meleziydi. Jimin ve Yoongi onunla gitmişti. Diğer üçü melezleri korurken, ben ve Taehyung birlikteydik.
Taehyung'la ara sokaklardan hızlı hızlı ilerliyor, arada gördüğümüz tek tük insanlardan saklanıyorduk. Herkes sessizdi. Şehirde yaşam kalmamıştı sanki. Evlerin perdeleri kapalıydı. Tek bir gülüşme sesi yoktu.
"Şehir ölmüş." dedim dudaklarım büzülürken.
Taehyung başını salladı, "Öyle," dedi "İki yıl önce salgın bir hastalık çıktı. O zamandan beri böyle. Herkes ölüp duruyor." Benim bundan, tabii ki haberim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...