Gözlerimi zoraki araladım. Her yerim ağrıyordu. Ağlamaktan yanan gözlerim, vücudumun ağrılarıyla kapışıyordu. O kadar yorgundum ki yorgunluktan ağlamak istiyordum.
Yattığım yerde yavaşça kıpırdandım. Dudaklarımı büzdüm. Çok kurumuşlardı, bu yüzden dilimle ıslatarak derin bir nefes verdim. Bulanık bakışlarımı diktiğim yerden çektim. Ellerimi çarşafa koyarak doğruldum. Dizlerim üzerine oturdum.
Ellerimi yumruk yaparak gözlerimi ovaladım. Ve o an fark ettiğim şey bir yatağın üzerinde oturduğum, üzerimin kalkmadan önce örtülü olduğu ve üzerimdeki kıyafetin değişmiş olduğuydu.
Ellerimi gözlerimden çektim. Hızla gözlerimi üzerime indirdim. Kocaman bir kazak vardı üzerimde, bacaklarım çıplaktı. Beyaz çarşaflı bir yataktaydım. Kolları ve boyu uzun gelen kazakla fazla ilgilenmeden kafamı kaldırdım.
Sol tarafıma, yatağın oda tarafındaki kısmına baktım. Bir koltuk vardı. Koltuğun üzerinde elinde bir sigarayla bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde kulaklarını oynattı. Dudaklarını aralayarak ağzından duman üfledi. Koltuğa yayılmıştı.
"Saatlerdir uyuyorsun." dedi bitmemiş sigarasını küllüğe bastırıp söndürürken. Camlar açıktı, odadaki sigara kokusu ağır değildi. Ayaklandı, yanıma adımladı hızla ve yatakta karşıma oturdu.
Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Kaç saattir?"
"On iki saattir. Şuan saat sabahın yedisi, Jungkook." dedi ellerinden birini saçlarıma atarak okşarken.
"Sen niye uyumuyorsun?" diye mırıldandım kısıkça.
Gözleri yüzümde gezindi. Yorgunca gülümsedi. "Uyudum. Bir saat önce kalktım." Ayaklandı. Koltuk altlarımdan tutarak beni yataktan kaldırdı. Ayaklarım yere bastı.
Bakışlarımı üzerime indirdim. Üzerimdeki kazak diz kapağımın biraz üstünde bitiyordu. Altımda sadece iç çamaşırım vardı. Alt dudağımı ısırıp kafamı kaldırdım. Taehyung yorgun gülümsemesiyle bana bakıyordu.
Eğilip yanaklarıma birer öpücük bıraktı. "Hadi gel, yemek yedirelim bebeğime." dedi elimden tutup çekerken. Arkasından yürürken kulaklarımı oynatıp havaya diktim ve dudaklarımı birbirine bastırıp utangaçca gülümsedim.
Sessiz sedasız odadan çıktık. Tanıdık koridordan merdivenlere ilerledik. Aşağı indik ve sağ taraftaki mutfağa girdik. Hizmetliler mutfaktaydı. Yemek hazırlıyorlardı.
"Oh, Bay Jeon. Günaydın." dedi bir kadın gülümseyerek eğilip.
Ben de eğildim hızla, "Günaydın, efendim." dedim gülümseyerek. Taehyung elimden çekiştirdi ve beni ortadaki masa gibi olan yere oturttu. Kendisi de yanıma oturup ellerini masada birleştirip bana baktı.
"Ne yemek istersiniz?" dedi başka bir kadın yanıma adımlarken. Taehyung'un bakışları ona döndü. Ardından bana baktı ve kaşlarıyla kadını işaret etti.
Kafamı eğdim. Ben utanırdım. Söyleyemezdim ki. Hizmet edilmeye alışkın değildim, hoşuma gitmiyordu.
"Basit bir kahvaltı hazırlayın, Noona." dedi Taehyung beni kurtarırken. Kadınlar hızla işe koyuldular. Kafamı kaldırıp beni izleyen Taehyung'a baktım.
"Diğer melezler... Ne oldu onlara?" dedim konuya giriş yaparak.
Derin bir nefes aldı. Gözlerini kaçırdı. "Etrafta hiçbir melez yok." diye mırıldandı.
Gözlerim irileşti. Kalbim ağrıdı. "Jimin..." dedim fısıltıyla "Taehyung, Jimin nerede? Jimin'i de mi aldılar?" Gözlerim yandı. Karnıma yumruk yemişim gibi hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Denekler Tae-Kook
Fanfiction20. Yüzyılda (1900-2000) aniden doğmaya başlayan insan-hayvan melezler, insanları telaşlandırıyordu. Melezler, 21. Yüzyılda (2000-2100) da doğmaya devam edince, bunun bir virüs olduğu düşünülmüştü. Bu yüzden yeni doğan tüm insan-hayvan melezler, bel...