10

101 6 0
                                    

Beni kolumdan tutup boş sınıfa çeken Bulut hocaya baktım. Sinirlerim tekrardan tepeme gelirken elimle eteğini sıktım. O böyle solgun bakarken ben ise kaşlarımı çatmış diyeceği şeyi bekliyordum.

İki adım geri gidip "Bu boş sınıflarda daha ne kadar konuşacağız? Önceki teneffüs son konuşmamızdı hocam. Lütfen beni rahatsız etmeyin" dedim.

Yüzündeki üzgün ifadeyle yanımda geldi. "Söylediklerim için özür dilerim Mira. Hayatımda ilk defa özür diledim birinden" dediğinde gözlerine baktım. "Ağır konuştunuz, ne bekliyorsunuz affedip hiçbir şey olmamış gibi devam etmemi mi?"

Gözleri gözlerimden ayrılmazken kalbimde başlayan hareketlilikle dişlerimi sıkıp gözlerimi kaçırdım. Sessiz kaldığında "Son konuşmamızdan sonra düşünceleriniz ve diyecekleriniz umrumda değil."

"Mira" dedi sakince. Yanından geçip odadan çıktım. Hızla okuldan çıkıp yürümeye başladım.

Okuldan uzaklaştıkça hislerimin azalması gerekirken hala aynıydı. Kendimi Bulut hocadan uzak tutmam gerekiyordu. Gerçekten ona her baktığımda beni kendine çekiyordu.

Gözleri gözlerime ne kadar uzun baksa o kadar içim ona teslim oluyordu.

Onun dersinde konuyu değil sesini dinlediğimde anlamıştım uzak durmam gerektiğini.

Düşüne düşüne evin önüne gelmiştim. İçeri girip direk odama girdim. Üstüme rahat birşeyler giyip kendimi yatağa attım. Tüm gün taş taşımış gibi hissediyordum.

Duygu birikimlerim üstüme yığılmıştı. Artık birşey yapmasam da Bulut Hoca'yla karşı karşıya gelmem bile beni yoruyordu.

Ellerimle yüzümü kapatıp derin bir nefes verdim. Hayatıma iki gün önce girmiş bir insan için böylesine düşünmem çok saçmaydı.

Kapıdan anahtar sesi gelince yataktan kalkıp odamdan çıktım. Annem işten dönmüştü elinde market poşetleri vardı. Elindekileri alıp mutfağa götürdüm ve yerlerine yerleştirdim. Annem mutfak masasına oturup beni izledi.

"Senin suratın niye asık?" Diye sorduğunda anneme döndüm. Gülümseyip "Asık mı? Birşey olmadı" dedim. Çok üstünde durmadı başka konulardan bahsetti. Biraz onunla konuştuktan sonra odama geçip güzel bir duş aldım ve ders çalışmak için masama geçtim.

Ne yaparsam yapayım bir türlü odaklanamıyordum. En sonunda sinirlenip kitabı defteri kapattım ayağa kalktım. Üstüme bol siyah kapşonlu giyip odamdan çıktım. Hava kararmak üzereydi ve yağmur çiseliyordu. "Anne ben dolanıcam biraz" deyip ayakkabılarımı da giydim ve evden çıktım.

Apartmandan çıktığımda yüzüme vuran yağmur kokusuyla gülümsedim. Ellerimi kapşonlumun ön cebine koyup yürümeye başladım.

Kafamı biraz düşüncelerden arındırmıştım. Kendimi daha sakin hissediyordum. Bundan sonra Bulut hocanın düşüncelerimde yeri yoktu.

Yağmur yavaş yavaş hızlanırken adımlarımı hızlandırdım. Farkında olmadan evden uzaklaşmıştım. Kapşonumu indirip etrafıma bakarken arkamdan gelen iki adam gördüm. En başta umursamadım ama sonrasında Bulut Hoca'yı bıçaklamaya çalışan adam olduğunu gördüm. Kapşonumu geri takıp hiç görmemiş gibi rastgele bir sokağa girdim ve yürümeye devam ettim. Arkamda olduklarını hissediyordum ama dönüp bakarsam başıma iş alacakmışım gibi.

İlerden sağa dönüp adımlarımı hızlandırmaya başladım. Hâlâ arkamdan geliyorlardı. Yağmur da devam ettiği için sırılsıklam olmuştum.

Arkamı dönüp adamlara baktım. "Beni neden takip ediyorsunuz?" Oldukları yerde durduklarında alt dudağımı ısırdım. Yara olduğunu unuttuğum için tekrar açılmıştı ve kanamaya başlamıştı.

"Mira!"

Onun sesini duymamla arkamı döndüm.

Bulut hoca takım elbise giymişti ve bana doğru geliyordu. Bana bakmayı bırakıp adamlara doğru ilerledi. Onlar konuşurken dudağımdan akan kan yere dökülsün diye başımı eğmiştim.

Birkaç adam daha gelip beni takip eden adamların yanına gitti. Artık beni takip etmeyeceklerini anlayınca yanlarından geçip yürümeye başladım. Bulut hoca olmasaydı adamlardan zor kurtulurdum.

Kolumdan tutup beni kendine çevirdiğinde dudaklarıma baktı. Yağmur saçlarını ıslatmıştı. "İyisin değil mi? Yaran açılmış, hastaneye gidelim." Dediğinde kolumu sertçe elinden çektim. "Gerek yok, eve gitmek istiyorum"

"Hava karardı Mira, tek başına dönemezsin." Deyip tekrar kolumu tuttu ve yürümeye başladı. Beni takip eden adamlar ve diğerleri ortadan kaybolmuştu. Bulut hoca da sanırım özel bir davete gidiyordu ki resmi giyinmişti.

Arabasına ilerlerken yerimde durduğumda bana döndü. "Hocam, gerçekten gerek yok. Neden bu kadar önemsediniz anlamadım" kolumu çekmek isterken beni kendine çekti. Gözleri gözlerime bakarken diğer eliyle alt dudağımdaki kanı baş parmağıyla sildi. Parmağındaki kanı ağzına götürdüğünde şaşkınlıkla ağzım açıldı. Ne tür bir psikopattı bu adam??

Kolumdan sıkıca tutup beni ön koltuğa oturtup kendisi de yan tarafıma oturdu. Az önceki hareketinden sonra hala şoktan çıkamazken ona hiç bakmadım.

"Kübra'yla aramda hiçbir şey yok, olamazda"

KARİZMATİK ÖĞRETMENİM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin