Sınıfa geldiğini biliyorum ama gözümü bile açmadım. Açarsam ağlayacağımı biliyordum çünkü. Arda "Midesi bulanıyormuş hocam" dediğinde geri çekildim. Midem bulanıyormuş gibi yapıp sınıftan çıktım. Gözyaşlarım gözlerimden taşarken elimi duvara yasladım. Sakince gözyaşlarımın dinmesini bekledim. Sınıfın kapısı açılıp kapanınca hızla gözlerimi silip Arda'ya döndüm.
Arda değildi, oydu ve nerden yüz bulduysa karşıma geçebiliyordu. Eteğimi sıkıp ifadesiz bir şekilde gözlerine baktım. "Neden geldiniz hocam?"
Sesimi sakin bir tonda kullandım. Sinirlendiğimi anlarsa herşey mahvolurdu. "Mira, gördüğün şey bir anlık şeydi. Nasıl oldu anlamadım, yaklaştı ve sen içeri girdin. Sonrasında arkandan geldim ama gitmiştin"
"Bunu neden bana anlatıyorsunuz?" Dediğimde kolumdan tuttu. Bir yere götürecekken kolumu çektim. "Konuşacak bir şey yok, izninizle" dedim ve sınıfa girdim. Birkaç dakika sonra da o girmişti. Arda'ya iyi olduğumu söyleyip kolumu sıraya koyup başımı yasladım. Ders boyunca bir kere bile başımı kaldırmadım ama sesini dinlemiştim.
Sürekli eksik anlatıp hata yapıyordu. Kelimeleri seçmekte zorlanıyordu. Gerçekten dediği gibi olsa bile neden bana anlattı ki?
Midem bulanıyor demiştim. Anlattı çünkü başka biri de görse yanlış anlamasın diye bana yaptığı gibi açıklama yapacaktı.
Yani bu beni sevmiyor anlamına geliyor. Yine çıkmaz sokak. Bu işin peşini bırakmak en iyisiydi. Olmayacak duaya amin demek istemiyordum artık.
Dersin bitmesine birkaç dakika kala başımı kaldırdım. Tahtada örnek sorudaki cümleyi görünce bakakalmıştım.
Gerçekleri bilsen benden uzak durursun
Basit bir soru diye geçiştirip kitaplarımı toparladım. Arda tahtadaki soruyu yazıyordu. Bulut hoca çoktan çıkmıştı. Bu cümleyi bana yazmadığına ikna ettim kendimi. Zaten o gördüğüm manzara onun bana karşı hisleri varsa da yok ediyordu.
Son birkaç ders kalmıştı onlar da sakin geçmişti. Çıkışta çantamı alıp Arda'yla sınıftan çıktım. Koluna girip aşağı kata indim. Dersinden sonra Bulut hocayı birdaha görmemiştim. Görmemek en iyisiydi zaten.
Bahçeye indiğimizde Arda'nın arabasına bindik. Tüm olaylar üzerime ağırlık olarak çökmüştü. Yol boyunca sohbet ettik. Evin önüne geldiğimizde arabadan indim.
Arda uzaklaşırken biraz nefes almak istedim. Eve girmeyip yürüyüşe çıktım. Anneme geziyorum diye haber verdim sonra endişeleniyordu.
Düzensiz adımlarım iç çekişimle başımı kaldırdım. Gerçekten seviyor muydu sevmiyor muydu anlayamıyordum. Bakışı seviyor diyordu ama yaptıkları tam tersi oluyordu. Belkide ben fark edemiyordum. Düşündüm bir öğretmenin yapacağı şeylerin daha üstünü yapmıştı. Beni öğretmenini sevmekle suçlayıp müdüre söyleyebilirdi ama o beni korumaya devam etti.
Tahammülüm kalmamıştı artık. İçimdeki o his beni ona itiyordu. Git artık sevdiğini öğrensin diyordu. Ya reddedip şikayet ederse? Ya kabul ederse?
Adımlarım beni öpüştüğümüz yere getirmişti. Kalbim o günkü gibi atarken neden buraya geldim diye kendime kızdım.
Sevmiyor düşüncesini tüm aklıma kazıyıp arkama döndüm. Onu karşımda görünce vücudumdan bir şok dalgası geçti. Neden buradaydı kı? Hastanede işi mi vardı acaba?
Arabasını arkada bırakmış yanıma kadar gelmişti. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Yine siyah ceketsiz takım elbise giymişti. Bugün önemli bir gün olsa hastanede ne işi olur?
"Neden hastaneye geldin?" Diye o sorunca eteğimi sıktım. "Birşeyim yok, geziniyordum. Sizin neyiniz var?"
"Geçiyordum seni görünce durdum. Hava kararmak üzere. İstersen bırakırım seni" dediğinde başımı iki yana salladım. "Kendim giderim"
Bir adım atıp aramızdaki mesafeyi birkaç santime indirdi. Nefeslerim hızlandıkça göğsüm inip kalkıyordu. Kahverengiye gözleri gözlerime sabitlendi. "Ben kötüyüm, gerçeği görünce benden soğuyacaksın Mira"
Onu sevdiğimi düşünüyordu. Gerçeği görmek istiyordum. Onu sevmemek istiyordum çünkü o bana beni sevme diyordu. Utanmanın sırası değildi.
"Gerçeği bilmek istiyorum" dediğimde birkaç saniye gözlerime baktı. "Benden gidersin, buna dayanamam"
Kalbim sesini artırırken beni sevdiğini öğrendim. Tüm güç vücudumdan çekilmek üzereydi. İşte şimdi onu sevmek istiyordum. Beni seviyordu ve ben neden platonik hayatı yaşıyordum ki? Gerçekler beni korkutsa da onu sevmeme engel olacağını düşünmüyordum.
"Gerçekleri bilmek istiyorum" dedim tekrar. Elini yavaşça yanağıma götürüp baş parmağıyla okşadı. "Emin misin Mira?" Diye sorunca başımı olumlu anlamda salladım.
"Bilmeyip tek başıma kendimi mahvedemem. Sana bakıp uzakta durarak kendime acı çektiremem" dedim açık açık. İç çekti ve "Senden uzak duramıyorum Mira, yanlış ama kendime anlatamıyorum" dedi.
"Gerçekler neyse öğrenmek istiyorum, hadi" dedim bir adım geri çekilerek. Olacaklar neyse kendimi hazırladım. Bileğimden tuttu ve arabaya ilerledik. Oldukça sinirli ve üzgün duruyordu.
Yola çıktığımızda acaba gerçekler çok mu kötü diye düşündüm. Ya ona olan sevgimi bitirecek kadar kötüyse?