Gözlerimi onun kokusuyla açtım. Tenefüs zili çalıyordu ve ben onun sıcak bedenine yaslanmıştım. Göğsündeki elimi kıpırdattığımda elimi tuttu. "Uyandın mı güzelim?"
Birden uyuduğum ve onun kucağında uyandığım aklıma gelince şaşkınlıkla doğruldum. "Ne zamandır uyuyorum?"
Şaşkın halime gülümseyip "Dersim bitti az önce" dedi. Elim hala elindeyken gözlerine bakıyordum. Kalbimin ritmi yine kendinden geçerken heyecanlanmaya başladım. Onun yakınında eli elimde gözleri üstümde olunca çok heyecanlanıyordum.
Bunu fark etmiş olacak ki "Neden bu kadar heyecanlısın?" Diye sordu. Gülümseyip "Bilmem ki" dedim.
Elimi öptüğünde ayağa kalktım. "Ders başlayacak gitmem gerek"
O da ayağa kalktığında elimi bıraktı. "Umarım uykunu almışsındır". Ona dönüp "Evet uykum yok artık teşekkür ederim" dedim.
Elini yanağıma koyup gözlerime anlamlı bir bakış attı. Ben kendimden geçmek üzereyken birde üstüne yanağıma bir öpücük kondurdu. Ellerimin titremesi başlamıştı ve ortam ısısı yükselmişti.
"Dersine git hadi, görüşürüz" dediğinde "Görüşürüz" dedim ve kaçar gibi sınıftan çıktım. Koridorun soğuk havası yüzüme çarpınca derin bir oh çektim. Resmen canıma kast ediyordu bu yakınlığıyla.
Kendi sınıfıma girdiğimde Arda uyuyordu. Yanına oturup sıradaki ders olan kimyanın kitabını çıkardım. Ders zili henüz çalmamıştı ve biraz sıkılmıştım.
Arda'nın gözüne düşen birkaç tutam saçını arkaya attım. Elim yanlışlıkla alnına çarptığında gözlerini açtı. Beni görünce gülümseyip yavaşça doğruldu. "Gittin gelmedin Mira? Ne konuştunuz?"
"Öyle konuştuk işte daha önce fırsatımız olmamıştı konuşmak için" dedim arkama yaslanırken. Bazı şeyleri bilmese de olur.
Hala içimde devam eden heyecan yavaş yavaş yerini sakinliğe bıraktı. Dersler gelip geçti ve çıkış zamanı yaklaşmıştı. Arda'nın telefonu çalınca önden gitmişti. Bulut'u görürüm diye öğretmenler odasına ilerledim. Kapıyı açtığım anda onunla göz göze geldim.
Korkuyla kalbim hızlanırken gülümseyip kolumdan içeri çekti. Bağırmama izin vermeden dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Elinde bıçak vardı ve belime batırmak üzereydi. Kıpraştığım an bıçak batacaktı.
"Mira!" Diye sesini duydum. Konuşamıyordum hiçbir tepki veremiyordum. Bıçak yavaştan batmaya başlamıştı. Dudakları yavaşça uzaklaşırken gözümden bir damla yaş aktı.
"En güzel anında geldin Bulut" dedi pis pis. Ona baktığımda gözlerinde kırgınlık gördüm. Bıçağı daha da bastırdığında dişlerimi sıktım.
Bulut geldiği gibi giderken bıçaklasın umrumda olmazdı. Bize zaten yan yana olmak haramdı. Gözlerim kararırken sırtımda batmış bıçağın ağrısını umursamadım.
İstediğin oldu, rahat bırak beni" dediğimde elini yanağıma koydu. "İyisin değil mi? Canın yanıyor mu?"
Sinirle onu geri ittirdiğimde bıçak yarısına kadar girmişti. Bıçağı geri çekip koşarak odadan çıktım. Arkamdan gelmemişti ki zaten koşmakta zorlanıyordum. Sıcak kanı hissettiğimde dolu gözlerimi sildim. Okul binasında kimse kalmamıştı ve zar zor yürüyebiliyordum. Acilen burdan uzaklaşmam ve güvenli bir yere gitmem gerekiyordu.
Gidişi aklımdan çıkmıyordu. Kalıp beni ondan kurtarsaydı belki anlardı herşeyi. Dinlemeden çekip gitmişti ve beni onunla aynı odada bırakmıştı.
Canım bıçaktan değil de gittiği için yanıyordu. Okuldan uzaklaştığımda eve birkaç sokak kalmıştı. Kaldırıma birden dizlerimin üstüne düştüm. Yürümeye mecalim kalmamıştı.
İnsanlar etrafıma toplanırken sırtımdan akan kanı görüp ambulans çağırmışlardı. Başım yanıma oturmuş bir kadının bacaklarına düşerken herkes telaşlanmıştı.
Gözlerimi hastane yatağında açtım. Sırtımdaki sargıyı hissettim. Başımda kimse yoktu.
Saate baktığımda iki saat geçmişti. Hava henüz kararmamıştı. Yalnız başıma burada olmam da ayrı bir tokat olarak yüzüme çarpmıştı zaten. Dününde sevdiğimi öğrenen adam şimdi nasıl onunla olacağımı düşünürdü?
Kapı açılırken gözlerimi açtım. Ayaz gelmişti. Yavaş adımlarla yanıma gelip başımda durdu. "Çok inatçısın, seni bir kere bile sormadı merak ediyorsan. Nasıl bir adamı sevdiğini gör Mira"
"Git buradan. Yalnız kalmak istiyorum."
İki elini kaldırıp etrafa baktı. "Yalnızsın zaten. Ben merak ettim seni geldim. Cani değilim Mira. Seni onun gibi bırakıp gitmem"
"İkinizi de istemiyorum."
Bir süre sessiz kalıp sonrasında odadan çıktı. Ağlamaya başladığımda gözyaşlarım şakaklarımdan yastığa düştü. Kalbimdeki kırgınlık katlanılamaz derecedeydi. Acı çekiyordum acı.
Her yanım ağrıyor gözlerimi kapatıp birdaha açmamak istiyordum. Affedemiyorum onu asla. İçim soğumuyor bir türlü. Gidişiyle beni de kaybetti o.
Kapı aniden açılıp duvara çarparken hışımla içeri girdi. Bulut gelmişti ve içimde biriken ateşi ona püskürtmeye hazırdım.
"Mira, özür dilerim" dedi yanıma gelirken. Elini yanağıma koyduğunda bileğinden tutup geri çektim. Eline bakarken "Git buradan" dedim ve gözlerine sinirle baktım.
"Mira yapma böyle. Beni affet kendime kızıyorum aklımı sikeyim nasıl böyle bir hata yaptım diye"