Adrelaninin verdiği hız

126 10 0
                                    

Dikkat; bu bölümde çocukları zararlı maddelere alıştırıcak sahneler bulunur.

Günlerden pazartesi, yaz tatilinden sonra okulun ilk günü. Peki ben şu an nerdeyim? Tabiki de okul da değilim.

Tek yaptığım şey olabildiğince hızlı koşmak. Eğer yakalanırsam hem okul hayatım hemde kendi hayatım biter. Arkamı iki saniye döndüğümde adamın hala beni kovaladığını gördüm. "Şimdi sıçtım işte." Dediğimde gözümün ucuyla gördüğüm, kulağımın hemen yanından geçen bıçağı gördüm. Şaşkınlık ve ani şok ile ara sokağa saptım. "Adam bıçak fırlatıyor amına koyayım!"

Yüzümü buruşturdum. "Eğlencesi kaçtı ama."
Dedim kendi kendime. Ara sokakta durmadan koşuyor, arkama bile bakmıyordum. Vücudumdaki korku ayaklarıma güç veriyordu. Aksi takdirde çoktan kırk kere bıçaklanıp yolun kenarına atılmıştım.

Gördüğüm ilk evin kapısında durdum. Nefes bile almadan kapıya çöktüm. "Açıl amına koduğumun kapısı açıl!" İşte şimdi, gerçekten de sıçmıştım.

"Şimdi yakalandın sürtük." Domuzun sesi sinirimi bozmuştu.

Arkamı dönüp ellerimi havaya kaldırdım. Başımı yana eğip gülümsedim. "Bayım, lütfen bana zarar vermeyin." Dediklerimi düşünüp kahkaha attım. Bana iğrenir gözlerle baktı. "Bu tam da, k..kolumu b..bırak'a, döndü." Deyip tekrar kahkaha attım.

"Kes sesini! Çaldığını geri ver ve siktir ol git sürtük." Sırıttı, domuz suratına sırıtmak yakışmıyordu.

Elimi çantama atıp Diva Votka' ya son kez baktım. Hayır, son kez değildi. Onu vermeye niyetim hiç ama hiç yoktu.

Gözümü sokaktan geçen çifte çevirdiğimde aklıma sinsi planım geldi. Kurtuluşumun anahtarlarına gülümsedim.

"Neye gülüyorsun? Ver şunu!" Dedi sinirle. Domuz suratına son kez bakıp bağırdım.

"Yardım edin! Taciz ediliyorum, lütfen bayım yaklaşma bana."

Bağırmamla çiftin gözünün bana dönmesi bir oldu. İyi oyuncuydum, ve bunu değerlendiriyordum.

Tahmin ettiğim gibi kahramanlık yapmaya, sözde kötü durumda olan beni kurtarmaya geldi.

"Ne oluyor burda?" Domuzun cevap vermesine müsade etmeden gözüne sağlam bir tane geçirdi. Yerde kıvranan vücuduna son kez baktım. Sadece domuzun görebildiği zaman sırıttım.

"Çok teşekkür ederim bayım, ama benim okula yetişmem lazım."

Oradan uzaklaşana kadar koştum. Sonunda izimi tamamen kaybettirdikten sonra gülümsedim. "İşte bu! Bedava içki."

Hırsız bir insan değildim, ama adam sinirlerimi bozmuştu. Bende kafasında cam şişe kırdım, beni kovalamasına gerek yoktu. Abarttığını düşünüyorum.

"Gece." Adımı duyduğumda irkildim. Kimin çağırdığını anlamamıştım.

"Yine ne bok yedim ben." dedim kendi kendime. Arkamı döndüğümde selini bana koşarken gördüm.

Hızla yapışıp bana sarıldı. "Bu gün nerdeydin?" Dedi ve çantasından bir kaç kağıt çıkardı. Ödev olmaması için deli gibi dua ediyordum.

"Suratını asma hemen. Hem ödev az, iki yüz matematik sorusu." Gözlerim şok içinde büyüdü.

"Ben karınca yuvasını mı taşladım! Camiye giden dedeye tekme mi attım?" Selin kırkırdamaya başladı, bense söylenmeye devam ettim. "Bu kadar ödev ne? Ben yapamam. Çarpma tablosunu yeni ezberledim."

"Ciddimisin sen?" Dedi selin. Gurur duyarcasına ellerini karnında birleştirdi. "Ben de olmasam ne yaparsın? Ah, kim bilir."

Ona sadece ikileri ezberlediğimi söylesem ne olur diye düşündüm. Son dakika söylemekten vazgeçtim.

"Bu saate kadar ne yaptın?" dedi Selin meraklı gözlerle.

"Ee."

***
"Güzelim, bu gece bütün içkilerin benden olmasını istermisin?"

"Siksinler geceni!"

Elime aldığım gibi boş konuşan garsonun kafasına cam şişeyi geçirdim. İçindeki içkiler etrafa saçıldığı an çantama her hangi bi içki atıp, yediklerimi ve içtiklerimi ödemeden topukladım.
***

"Kafede sütlü köpüklü, bol şekerli kafeinsiz kahvemi yudumlarken kitap okuyordum." Bunu hayatta yapmazdım, ve selin beni tanıyordu. Aklıma dediklerim gelince kahkaha attım. "Ayy, sütlü köpüklü." Selin artık bu hallerime alışmıştı. Normel karşılıyordu.

Okul çantamdan ödünç aldığım içkiyi çıkardım. Selinin gözleri şok ile açıldı, içkiyi kafaya dikerken o da beni şaşkın şaşkın izliyordu.

"Oha, o kadar pahalı." Başını iki yana salladı. "Dolarlar." Yutkundu. "Sen o içkinin fiyatını biliyormusun?"

Omuz silktim, şu an güzel içkinin damarlarımla bir olup beni uyuşturmasına izin veriyordum. Ayık olmadığım zamanlar her şey daha güzel gelirdi. "Ne kadar olduğu önemli değil, tadı mükemmel." Biraz daha kafaya diktikten sonra acımsı tat ağzımla kavuştu.

Gözlerimi açıp etrafa baktığımda, her yeri bulanık görmeye başladım. Gerçekten ağır bir içki olmalıydı.

"İçtiğin içki dolar olarak on bine kadar gidiyordu sanırım."

Ağzımdaki içkiyi püskürttüm. "Baştan söylesene! Satardık işte." Diye çemkirmeye başladım.

Bölüm sonu, okuyan herkes bir oy ve yorum bıraksa güzel olur. Paragraf arası bol bol yorum yaparsanız sevinirim. Kitaba yeni başladım, bölümün ne zamam geleceği belli değil ama kısa kısa yazdığım için erken gelir. Diğer kitaplarıma göz atabilirsiniz.

Ölü Ruhların Çürük Bedenleri (tamamlandı)Where stories live. Discover now