Gece

39 3 2
                                    

Nefes alıp veriyordum, yatakta belki saatler geçmişti ama ben hala uzanıyordum. Akacak göz yaşım kalmayınca sessiz çığlıklarım doldurdu odayı, düzensiz nefes alışlarım aldı yükü.

Gözümün önünde: beyninden vurulan ve kanlarla yerde yatan, can çekişemeden ölen o adam geldi aklıma. Midemin bulantısı ile ağzımı sıkıca kapattım. Gözlerimi yumdum.

Bilmem kaçıncı defa çalan telefonumu elime aldım. Arayan arkadaşlarımdı, muhtemelen bu gün neden okula gelmediğimi sorucaklardı.

Seline geri dönüş yaptım, saniyeler sonra telefonumu açtı.

*gece! Neden bu gün gelemdin? Çok korktum bir şey oldu diye, iyimisin?*

"Selin ben çok kötüyüm.."

Sözümü bitiremeden ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

"Selin ben görmek istemediklerimi gördüm, selin ben..gördüm.. selin ben  gördüm.."

kelime arası nefes aldığım için ne dediğim anlaşılmıyordu.

*birtanem sakin ol, ne gördün?*

Arkadan keremin sesi de gelince, yanında kerem ile ömerin olduğunu anladım. Telefon hoparlörde olucakki kerem konuştu.

*Ne gördün? Sakin ol.*

"Ben..kapatmalıyım."

Telefonu ne kadar itiraz etselerde yüzlerine kapattım. "Ben boranı ifşa edemem!" Ne kadar,  görmek istemeyeceğim şeyleri bana yaşatsada, bana abi, baba gibi davrandığı zamanları unutamam. Sus gece..sus.

Telefonumu sessize aldım. Ben bu boku görmüştüm ve çenemi kapatmalıydım.
***

Saat epey geç olmuştu. Soğuk bir duş alıp üstüme beyaz tişört ve kırmızı, siyah kareleri olan ince bir pijama giydim. Saçımı dağınık bir topuz yaptım ve kulaklığımı takıp, favori şarkılarımdan birini açtım.

Evden hızla çıkıp sokakta yürümeye başladım. Amacım neydi, bilmiyordum. Tek bildiğim kafa dağıtmam gerektiğiydi. Ben bir cinayete tanık olmuştum ve susuyordum. Acaba ortaya çıkarmı? Benimde orda olduğum..

Çıkmaz ya, niye çıksın? Çıkmaz...siktir! "Sanırım deliricem."

"Delir o zaman."

Tanıdık ses ile tüylerim diken diken oldu. Bu önümde gözünü bile kırpmadan adam öldüren boranın sesiydi.

"Boran.." diye mırıldandım. Sesimi sadece ben duymuştum ya da öyle düşünüyordum.

"Gözlerin kan çanağına dönmüş." Gözümü hemen çevirdim, hiç durmamıştı ki yaşlarım, hiç susmamıştıki sessiz çığlıklarım. "Bana bak." Ani konuşması ile irkildim. Başımı kaldırıp zar zor gözlerimi ona diktim. Bakışları beni eziyor gibiydi, ama küçümsemiyordu.. ya da ben bakışlarının altında kendimi eziyordum.

Bana doğru adımlayınca paltosunun cebine ellerini koydu. Onun her adımında geri geri gidiyordum ve bam, duvara sırtımı çarptım. O bana daha çok yaklaşırken ben kaçacak delik arar gibi etrafa bakıyordum.

"Korkma, ıssırmam." Bu durumda bile dalga geçmesi sinirlerimi bozmuştu. Ben kendimi bok gibi hissederken o hiç bir şeyi umursamıyordu.

"Ben bir cinayete tanık oldum." Dedim kaşlarımı çatarken. "Boran ben senin adam öldürdüğünü gördüm." Sesim sert ve vurgulayıcı çıkmıştı. "Ruhsatı olsun olmasın, sen birini öldürdün." Tek kaşını kaldırmış beni dinlerken sinirlerim daha çok bozuldu. "Sen beni ciddiye alıyormusun?"

"Uyumadın değil mi?" Gözü yüzümde, gözlerimde gezildi. "Farkında değilsin, o kadar ağladın ki gözlerinden kan damlıyor." Bana doğru adımladığında kalbim sıkıştı, alt dudağım bile titredi. "Beyaz tenine kırmızı yakışıyor, ama gözlerine ağlamak yakışmıyor."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Gözlerinin içine baktım. "Katil, katilsin." Derin bir nefes aldım. "Neden?" Sesim yakınıyordu. "Neden beni yalnız bırakmıyorsun?" Sesim soğuktu, soğuk ve kararlıydı. "İnan bana çok iyi yapmış olursun."

"Çocuk." Yüzüme eğildi, yüzüme daha çok yaklaştı. Sıcak nefesini yüzümde hissedecek kadar yakındı. "Bana dokunduğunda hakaret etmediğim tek kişisin." Suratımı süzmeye başladı. Tekrar gözleri gözlerimi bulduğunda ağzını araladı. "Sil aklından o görüntüleri, kendini harap ediyorsun, etme." Gözlerimden bir damla yaş aktığında, elimin tersiyle gözümü sildim. O ise beni izledi. "Ben ağlayan bir çocuğa ne yapmam gerektiğini bilmem." Duruşunu dikleştirip omuz silkti. "Ama sen öyle değilsin, ne kadar güçlü gözükmeye kalksanda sen sadece sulu gözlü bir çocuksun." Kaşlarımı çattığımda sözüne devam etti. "Hemen sinirlenme, bu kötü bir şey değil."

"Bana ne anlatıyorsun?" Dedim ciddi şekilde. "Kafamı karıştırıyorsun!" Ağzımdan çıkanlar kontrölüm altında değildi, ama söylediklerim ağırdı. "Sen iğrenç bir katilsin! Sen iğrençsin. Sen gözünü kırpmadan adamı öldürdün! Canavar! Sen hiç bir şey hak etmiyorsun. Bana bir bak, dokunduğun her şeye zarar veriyorsun sen."

Boran geriledi, gözleri sinir ile büyüdü. Bir anda bileğimi tuttu ve beni sertçe duvara çarptı, kollarımı başımın yanlarında sabit tutup yüzüme yaklaştı. "Bir daha." Dedi tehdit edercesine, gerçekten deliye dönmüştü. "Ağzını açamayacak hale getirmemi istermisin seni? Bence istemezsin."

Bileğimi çok fazla sıkıyordu, canımı fazla acıtıyordu. "Boran!" Dedim zor çıkan sesimle. "Biz senle anlaşamıyor gibiyiz."

Alayla sırıttı. "Gibi mi?" Beni süzüp kaşlarını çattı. "Dilini ellerimle koparmamı istiyor iç sesim." Acıdan buruşan yüzümü fark edince ellerini geri çekti. Bir kaç adım geri gitti. "Gece." Boran benim ismimle seslenmişti..boran bana ilk defa ismimle seslenmişti. "Evine git, beni kontrölden daha fazla çıkarmadan evine git, gece!"

Titredim, arkamı dönüp hızlı adımlarla eve ilerledim. Bana adımla seslenmişti.. adımla seslenecek kadar canını mı yakmıştım onun? Ben maffetmiştim. Maffettin her şeyi gece..maffettin.

Ağzımda sıçmayın, siz aşk istedikçe ben tuhaf sahneler yazıyorum ama ağacın meyve vermesi için pis toprakta yetişmesi lazım. Diğer bölüm boranın geçmişi olucak, boranın neden sinirlendiğini anlicaksınız ama anladığınıza pişman olucaksınız. İyi geceler, günaydınlar.

Ölü Ruhların Çürük Bedenleri (tamamlandı)Where stories live. Discover now