-10-

29 3 23
                                    

Ryuunosuke elindeki tepsinin üstünde duran tek kadehe bakıyordu. Neydi şarabın ismi? Ah, Pinot Noir. Solgun bir rengi vardı, ama bu onu daha da değerli yapıyordu. Ryuunosuke yavaş ama kendinden emin adımlarla Atsushi'ye ilerlerken sigara dumanlarının arttığını fark etmişti. Doğrudan ona bakamıyordu, ama üstündeki keskin bakışları hissetmemesi mümkün değildi. Kadehin sapından tuttu ve Atsushi'nin önündeki masaya bırakıp yavaşça onun önüne ittirdi.

"Başka bir isteğiniz var mı, Efendim?" Bakışlarını Atsushi'nin gözleri hariç her bir yöne odaklamıştı sanki. Neden oluyordu bu? Ryuunosuke bir cevap bulamamıştı ama cevaba gerek yoktu, Atsushi'nin sesi en sonunda kulaklarına ulaştı.

"Biraz daha yaklaş." Ryuunosuke yutkundu, bu kesinlikle bir emirdi. Hem bir müşteri olarak hem de patronu olarak bu emri alıyordu Atsushi'den. Ryuunosuke kısa bir süre etrafa baktı. Çoğu kişi üst katlara çıkıyor, bazıları ise masalarda sızıyordu veya başka uğraşları vardı; ama dikkatini Ryuunosuke ve Atsushi'ye çeviren yoktu. Ryuunosuke bunun verdiği rahatlama ile birkaç adım daha attı ve Atsushi'yle arasındaki mesafeyi kapattı. Atsushi elini hafifçe kaldırdı ve eğilmesi için işaret parmağıyla komut verdi. Ryuunosuke eğildiği zaman da çenesinden tuttu ve bakışlarını aynı hizaya getirdi.

"Efendim..?" Ryuunosuke titremeye başlayan sesiyle mırıldandı. Atsushi onun yüzünü süzüyordu. Sigarasından kalan dumanı yavaşça üflediği zaman Ryuunosuke biraz daha gerilmişti, sigaranın dumanının ona verdiği rahatsızlığı bile düşünemiyordu.

"Buraya gelmek gibi bir niyetim olduğunu sanma. Fakat benim altımda çalışan sevgili Akutagawa haber bile vermeden gidince ziyaret etmek istedim." Sesi alaycıydı ama ardından yüzü daha da ciddileşti. "Ne bu, şimdi de asi bir genci mi oynuyorsun?" Çenesindeki elinin tutuşu daha da sıkılaşmıştı. Ryuunosuke şaşkınca bakarken durumu açıklamaya çalıştı.

"Efendim," diye söze başladı çünkü Atsushi'nin sinirli olduğunu biliyordu. "Bilerek sizi böyle sinirlendirmek istemedim. Bana, sizin görevden haberiniz olduğu söylendi." Sesi biraz üzüntü ve korku barındırıyordu. Ya Atsushi ona inanmazsa? Ama gerçek buydu!

Atsushi bir süre onun yüzünü süzdü.

"Öyle mi? Peki kim seni bu görev için tavsiye etti ve sana benim haberim olduğunu söyledi?" Sesi biraz daha fısıltı halini alırken Ryuunosuke'nin çenesindeki elinin tutuşu hafifçe gevşiyordu.

"Görevi bana söyleyen Haru olmuştu. Ayrıca bana, size haber vereceğini ve sizin de izniniz olduğunu söyledi." Bakışlarını yere çevirdi siyah saçlı genç. "Size yemin ederim ki ilk fırsatta size söyleyecektim. Eğer durumun böyle olduğunu bilseydim..." Ryuunosuke sustu, açıklama yapmak istiyordu ama doğru kelimeleri seçmekte hâlâ zorlanıyordu.

"Shht. Anladım." Duyduğu sesle şaşıran Ryuunosuke tekrar Atsushi'ye baktı. Çenesindeki elin tutuşu artık yok denecek kadar azdı, hatta Atsushi'nin işaret parmağının çene hattı üstünde hafifçe gezindiğini de hissediyordu.

"Özür dilerim." Kısık sesli özür, Atsushi'nin iç çekmesine neden oldu.

"Bir daha ne olursa olsun, bana söyle Akutagawa. Bana söyle ki bileyim. Sana olan güvenimin yok olmasını ister misin?" Ryuunosuke gözlerini hafifçe kıstı.

"Hayır, Efendim, istemem." Atsushi hafifçe gülümsedi.

"O zaman bir daha böyle yapmayacaksın, değil mi Akutagawa?" Atsushi elini biraz daha hareket ettirdi. Yüzük parmağı ve serçe parmağı, Ryuunosuke'nin çenesinin hemen altındaydı. İşaret ve orta parmağı bir yanağında, başparmağı da diğer yanağındaydı. Başparmağını yavaşça oynatarak Ryuunosuke'nin yanağını okşarken siyah saçlı genç sadece ürperiyor, herhangi bir karşılık veremiyordu.

Bir Yaşam Uğruna - ShinSoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin