-13-

32 3 41
                                    

Bu bölümde şiddet vb. rahatsız edici içerikler bulunmaktadır.

On yıl önce/Aralık

Beyaz saçlarını hafifçe karıştırdı ve parmak uçlarında hareket etti küçük çocuk. Babası salonda sızıp kalmıştı, onu uyandırmak istemiyordu. Fakat eski bir evdi burası, yerdeki tahta zemin adım attıkça gıcırdıyordu. Babası homurdana homurdana gözlerini açmaya başlayınca Atsushi ürperdi, hareket bile edemiyordu.

Sarı gözleri ortaya çıktığında daha da korkunç gözüküyordu adam. Alt tarafı on üç yaşında olan bir çocuk için kahraman değildi babası. Bir canavardı, ama Atsushi babasına neredeyse iyi bir şey söylemeye bile cesaret edemezdi.

Adam koltukta oturur pozisyona geldi ve eliyle saçlarını geriye doğru attı. Gözüne çarpan ilk şey, koridorda ayakta dikilen oğlu olmuştu.

"Saat kaç? Okul bitti mi?" Sesi bir diktatör ile aynıydı.

"Saat 16.00, Efendim. Okul bitti." Küçük çocuk titrek bir sesle yanıtladı.

"Git de yiyecek bir şeyler hazırla." Atsushi başını salladı ve hızla mutfağa geçti. En hızlı yapabileceği şeyler, ramen ve omlet olacaktı. Bir yandan omleti ve rameni hazırlıyor, diğer yandan da kendini sakinleştirebilmeyi umuyordu.

Bir tepsiyle birlikte babasının yanına döndü. Babasının önündeki masaya yiyecekleri bıraktı ve birkaç adım geri çekildi.

"Başka bir isteğiniz var mı, Efendim?" Adam yemeye başlamadan önce en büyük çocuğunu süzdü ve kafasını çevirdi.

"Git." Atsushi biraz daha rahatlamıştı, sadece eğildi ve oturma odasından ayrıldı. Koridorda hızlıca ilerledi ve başka bir odaya girdi. Odadaki küçük kız, Atsushi içeri aniden girdiğinde şaşırsa da onu görünce sevinmişti.

"Ağabey!" Hemen oturduğu minderden kalktı ve ayaklarına dolaşan kimono yüzünden düşmemeye çalışarak Atsushi'ye sarıldı.

"Nasılsın bakalım, Kyouka?" Atsushi küçük kıza bakıp gülümsedi.

"İyiyim-" Kyouka sözünü devam ettiremeden bir ses duyuldu: Tabak kırılma sesiydi bu. Atsushi titreyen bacaklarını umursamadı ve Kyouka'ya baktı.

"Burada bekle." Odadan çıktı ve koridorda ilerledi. Tabak parçaları oturma odasının dışına bile çıkmıştı. Atsushi camlara basmamaya çalışarak oturma odasına girdi.

Karşısında sinirden yüzü kızaran bir adam duruyordu. İşte o zaman Atsushi fark edemediği şeyi anladı.

"Kahretsin, hâlâ alkolün etkisindeydi." Yeni uyanan babasının tavırlarından bunu anlamamıştı, bu sebeple de biraz daha mutluydu. Ama o adam hâlâ sarhoştu ve en ufak bir hata bile göz ardı edilemezdi.

"Seni işe yaramaz velet! Acıdan nefret ettiğimi bile bile nasıl yemeğe acı katarsın?" Ramenden bahsediyordu.

"Ama bazı yemeklerde acı baharatları seviyorsunuz." Atsushi, mantığın deliliği bastırmasını umuyordu. Fakat adam gittikçe daha da kızarıyor, gözleri genişliyordu.

"Bir de beni mi suçlu çıkarmaya çalışıyorsun?" Sesi her zamankinden daha da kalındı. Atsushi korktu, daha çocuktu o. Kendini savunmak istedi, gözleri korkuyla genişçe açılmışken sesi de titrek geliyordu.

"Ben öyle demek istemedim!" Fakat devamını getiremedi, adam birkaç adımla çocuğun önünde durmuş ve ona sert bir tokat atmıştı. Daha cılız bir bedendi, kendini yerde sürüklenirken bulmuştu Atsushi.

"Bana cevap vermeye cüret etti! Hah! Şimdi sana cevap vermeyi gösteririm." Ardı ardına gelen darbeler, ağıza alınmayacak kadar kötü sözler. Ne uğrunaydı ki bu? Sadece yemekte kullanılan baharatlardandı.

Bir Yaşam Uğruna - ShinSoukokuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin