Mori tatmin olmuş şekilde Ryuunosuke'nin getirdiği defteri incelerken Ryuunosuke de merakla Mori'yi izliyordu. Mori en sonunda defteri kapattı ve masanın bir kenarına ittirdi.
"İyi iş çıkardın, Ryuunosuke. Tebrik ederim." Ryuunosuke hep övgü alsa da buna bir türlü alışamadığını belli edercesine utanarak mırıldandı:
"Gerçekten büyük bir şey değildi, Efendim. Ben sadece söylediklerinizi yaptım." Mori kendini tutmadan güldü.
"Yine de bir tebriği hak ettin." Usulca Ryuunosuke'yi süzdü. "Atsushi ile gittiğin şu otel dışında, ilk görevin diyebiliriz. Bir sorun olmadan bitirdin." Ryuunosuke hafifçe gülümsedi ama birden yüzü eski ciddiyetini kazandı. Aslında Haru'nun yalanını söylemek istiyordu ama içinden bir ses bunun kontrolünü Atsushi'ye bırakmasını haykırıyordu resmen.
"İzninizle, gitmeliyim." Mori zarif bir kafa hareketiyle onayladığında Ryuunosuke patronun odasından çıktı ve kafasını yana çevirip ona bakan Atsushi'yle göz göze geldi.
"Patron ne dedi?" Atsushi sakin bir ifadeyle sorduğunda Ryuu da gerginliğinin kaybolmaya başladığını hissetti.
"İyi iş çıkardığımı söyledi." diyerek açıkladı siyah saçlı genç. İçinde o yabancı duygunun varlığını hissediyordu. İlk defa birinden övgü istiyordu. Karşısında duran Atsushi'nin onu tebrik etmesini istiyordu. Ama sonra bulundukları yeri düşünerek bu arzusunu yok etmeye çalışırken parlayan gözleriyle Atsushi'ye bakıyordu.
"Demek öyle." Atsushi gülümsedi. "O zaman ben de tebrik ederim Akutagawa." Soyadını kullandığı için ortamda garip bir resmiyet olsa da Ryuunosuke bundan da memnundu. Birini gururlandırdığı için memnun olmak, onun için ilk defa bu kadar güzel geliyordu.
Yine de bu çok uzun sürmedi, Atsushi'nin yüzü bir şey hatırlamış gibi bir hâl aldı ve ciddileşti. Ryuunosuke bu durumu gördüğünde biraz ürperdi.
"Bir sorun mu var, Atsushi?" Atsushi kafasını iki yana salladı.
"Hayır." Ve ardından sakin bir tonda söyledi. "Hazırlan, dışarı çıkacağız."
"Bir görev için mi?" Ryuunosuke kendinden emin bir şekilde sordu.
"Hayır, görev için değil. Gin için, ona bir hediye almak istersin sanıyordum." Ryuunosuke şaşırdı.
"Tabii ki isterim ama..." Duraksadığı zaman Atsushi derin bir nefes verdi.
"Akutagawa, sadece hazırlan. Hem uzun zamandır kendi isteğinle şehirde dolaşmadın. Burası bir hapishane değil." Ryuunosuke daha fazla itiraz etmedi. Kafasını salladı ve odasına gitmek için harekete geçti. Atsushi o gözden kaybolasıya kadar bekledi ve ardından koridorda ilerledi. Adımları sertti ve koridorda yankı yapıyordu.
Bir odanın önünde durdu ve kapıyı tıklatıp içeri girdi. Ona çevrilen bir çift bakış ve o şeytani gülümsemenin sahibinin odasıydı burası.
"Vay vay, seni buraya ne getirdi Atsushi? Beni mi özledin yoksa?" Haru'nun alaycı sesi Atsushi'nin kaşlarını çatmasına neden olmuştu.
"Seni özlediğim falan yok, Haru. Ama görüyorum da sen eski beslenme şeklini özlemişsin, yanılıyor muyum?" Haru'nun yüzü birden düştü ve rengi soldu. Elindeki kağıtları sıkıyordu.
"Ne demek bu, Atsushi?" Sesinin titrememesi için büyük çaba sarf ediyordu. Ama Atsushi birkaç adımla ona yaklaştığı zaman yutkunmadan edemedi.
"Akutagawa'yı göreve göndermen sorun değildi, ama bunu benden saklayabileceğini sana düşündüren ne? Yalan söylemiş olduğun gerçeğini saymıyorum bile!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yaşam Uğruna - ShinSoukoku
FanfictionRyuunosuke Akutagawa, kız kardeşi Gin ile yaşayan ve ona bakmak için garsonluk yapan bir gençti. Patrondan parasını isteyeceği gün, patronunun Gin'e olan sapkın düşüncelerini duyduğu anda öfkesine yenik düşen Ryuunosuke onunla kavga etmişti. Bu kavg...