Minho yanağındaki sızının verdiği rahatsızlığı umursamadan önünde yanan ateşi izliyordu. Hiçbir şey istediği gibi gitmediği için huzursuzdu. Elbette her ihtimali kafasında tartmıştı fakat bunların arasında kesinlikle bu işin bu kadar uzaması yoktu. Neredeyse bir ay olacaktı ve omegasından bu kadar ayrı kalmış olmak aklını toparlamasına yardımcı olmuyordu.
"Ne düşünüyorsun kara kara?"
Yanında oturan Chan'ın sesi bakışlarını bir süreliğine ona çevirmesine sebep oldu. Gözleri tekrar ateşe döndüğünde derin bir iç çekti.
"Bu meseleyi nasıl halledebileceğimizi düşünüyorum. Sıkıldım. Seo da iyi değil."
Kurdukları küçük çadır kentin içinde gözleri Komutan Seo'nun bedenini bulmuştu. Yanındaki askerlerle gülüşerek bir şeyler konuşuyor olsa da Minho onun acı çektiğini anlayabiliyordu.
Tedavi olabilecekleri bir ortam olmadığı için Changbin'in kolundaki kılıç yarası gittikçe kötüleşiyordu. Her ne kadar Minho ona eve dönmesi için ısrar etmiş olsa da alfanın inadı inattı. Saraydakileri endişelendirmeye gerek olmadığını, beraber dönmelerinin daha iyi olacağını düşünmüştü.
"Bir parça toprak için bu kadar inat edeceklerini düşünmezdim. İstedikleri yer küçücük bir kasaba ve tarıma bile elverişli değil."
Minho aslında bunun sebebini anlıyordu. Bu toprak parçası çok eskiden tarafsız bölge olarak adlandırılıyordu. İki ülkenin arasında kalmış kasaba her ne kadar geçim kaynağı olamayacak kadar elverişsiz de olsa Kuzey'in sınırlarını tamamlayacak bir toprak parçasıydı. Lee Krallığı'nın bu toprakla pek işi de yoktu. Buradaki kasaba halkı taşınıp ülkenin farklı yerlerine dağılmıştı.
Ama Kral Minho annesinin doğduğu bu kara parçasından vazgeçmek istemiyordu. İşleri bu kadar yokuşa sürmesinin sebebi de buydu.
Kuzey Krallığının şu anki varisi ile arasındaki sorun tam olarak babası öldükten sonra başlamıştı. Kral Minhyuk ailesine ne kadar sevgi doluysa düşmanlarına karşı o kadar kinci bir alfaydı. Bu yüzden kimse onun değerlilerine dokunmaya cüret bile edemezdi. Buna şu an içinde bulundukları yer de dahildi. Alfa Minhyuk hayattayken Minho ve Kuzey'in varis alfası birkaç kez düzenlenen davetlerde karşılaşmışlar ve iyi anlaşmışlardı.
Dost olduğunu sandığı adamla şimdi bir parça toprak için kılıç kılıca gelmek canını sıkıyordu.
"Babam zamanında bu bölgeyi tarafsız bıraksaydı bu sorun olmazdı. Anneme olan sevgisinden bugün bu hâldeyiz."
Chan her ne kadar inkâr etmek istese de Minho'nun haklı olduğunu biliyordu. Kral Minhyuk'un emriyle küçük bir savaş sonrası bu topraklar kendi krallıklarına dahil edilmişti. Hepsini sevdiği kadın için yapmış olsa da Kuzey'in haksızlığa uğramış gibi hissetmesinden doğal bir şey yoktu.
"Sen de annenin anısını yaşatmak için inat ediyorsun. Babandan pek bir farkın olduğunu sanmıyorum."
Beraber büyüdüğü adama yandan bir bakış atsa da onun haklı olduğunu bildiği için sesini çıkarmadı. Annesi öyle sevgi dolu bir omegaydı ki, Minho bazen Jisung ile ikisinin ne kadar benzediğini düşünüyordu.
Eşini özlemişti.
Sarayda düzen kurmak ve alfasını rahat ettirmek için oradan oraya koşturmalarını, gün sonunda kolları arasında uyumasını ve gülümsediği zaman parlayan gözlerini özlemişti. Bu kadar uzak kalmak onu zayıflatıyordu.
"İz kalacak. Omegandan temiz bir dayak yiyeceksin Lee Minho."
Chan'ın parmağıyla yanağını işaret ettiğini fark edince güldü. "Sen önce kendi göğsündeki izleri Seungmin'e nasıl açıklayacağını düşün Bang Chan."
![](https://img.wattpad.com/cover/365829597-288-k517960.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the chosen one | minsung & omegaverse
Fanfiction"Sizler ülkenin kralı olacak alfa için eğitilecek seçilmiş omegalarsınız." ↪ minsung