Bölüm 4

545 46 9
                                    

Gökalp bir çatının üzerindeydi, belinde bir tabanca vardı uzun uzun nefes alıp veriyordu, bir duvara yaslanmıştı silah sesleri geliyordu. Gökalp bir bacağından vurulmuştu kan süzülen yere bulduğu bir çaputu bağladı, kendini güvende hissedince cebinden bir sigara çıkartıp yaktı.Sigarasını icip bitirdikten sonra arkadaşlarını düşünmeye başladı. Çıktığı çatıdan yavaşca ve aksayarak inmeye başladı. İlerden birinin ona ates ettiğini gördü, kim olduğunu seçemiyordu, seslenmeyi düşündü.Ben Gökalp bizden biriysen ses et. Ses yerine kurşun geldi ve yanından geçti. Binadan çıkamayacağını anlamıştı ve saklanmaktan bıkmıştı artık koridora çıktı ve ates gelen yere doğru defalarca ateş etti tam kapıdan çıkıyordu ki birden yere yığıldı.

Gözünü açtığında etrafa baktı yemyeşil bir bahçede güller arasında yatıyordu. Kendine baktı bacağında ki kanama durmuştu hatta yara izi bile yoktu sonra tekrar uzandı ve kalbinde bir sızı hissetti.Elini kalbinin üzerine koydu, eline baktığında ise korkmuştu. Çünkü kalbi kanıyordu ve eline kalbinden damlayan kanlar bulaşmıştı. Öleceğini hissetmişti ki bir ses geldi yakından korkma oğul seni iyi edeceğim dedi bir ihtiyar kadın.

Gökalp: Sen kimsin ihtiyar ben nasıl geldim buraya

İhtiyar: Ben senin için görevlendirildim, senin kalbini iyi etmek için.

Gökalp: Ben bacağımdan vuruldum ama bacağım iyi ,kurşun kalbimde bu nasıl iştir.

İhtiyar: Oğul kurşun senin hep kalbindeydi zaten

Gökalp: Ne dersin ihtiyar bunlarla bocalama beni, şifa veriyorsan ver, vermiyorsan ölürken yalnız bırak beni

İhtiyar: Aradığın kızı bulacaksın, kiprikleri ok gibi saplanacak kalbine kurşunu umursamayacaksın. Gözleri herkese kahverengidir ama sen ela göreceksin. Boyu boyluca, edebi hanımca, sen ey biçare aşık aradığını bulacaksın.

Gökalp: Ne dersin ihtiyar sen? Ben aşk meşk bilmem, kimseyide aradığım yok. Senin gibi ihtiyar bir bunaktanda yardım istemem, bugüne kadar başım dik yaşadım son nefesimde de başımı bir bunağa eğmeye hiç niyetim yok.

İhtiyar: Aradığın kızı bulacaksın bende değil şifayı o ela gözlerde bulacaksın.

Gökalp susmuş ölümü bekliyordu.İhtiyar bu sözleri defalarca tekrarladi ve kayboldu.Gökalp ihtiyarın kaybolduğunu görünce sağa sola baktı birsey göremedi, elini kalbine koydu ne bir acı ne bir yara sonra ufuktan bir ses yankılandı.
Aradığın kızı bulacaksın bende değil şifayı o ela gözlerde bulacaksın...

Vakit öğleyi biraz geçmisti.Gökalp yatağında epeyce terlemişti ve bir hasta gibi inliyordu. Sonra birden bire uyandi elini kalbine koydu ve ağlamayı bilmeyen Gökalp'in gözünden 2 damla yaş süzüldü. Silah, kan, aşk, ihtiyar diye düşünürken kabus gördüğünü anladı. Elini yüzünü yıkadı ve bir sigara yakıp olanları düşünmeye başladı.Sonra gülmeye başladı. Kendi kendine 'aşkmış halt ettik, ben ve aşk hahahaha' diye söylendi. Tebessum bile yüzünde az görülen Gökalp, aşkı duyunca kahkaha atmıştı. Sonra telefonu çaldı aradığı can gardaşım dediklerinden Arif'ti ve okula beraber gecelim bir isim var diyordu. Gökalp üstünü değişti birsey yemeden çıktı evden, yolda aklindan hâla o tılsımlı sözler geçiyordu. Kafasında sürekli " Aradığın kızı bulacaksın bende değil şifayı o ela gözlerde bulacaksın" sözleri vardı. Arif'e anlatsam mı diye düşündü, sonra vazgeçti ve kendine kendine "dünyada onca şey olurken aşk meşk mi konusacağım" dedi. Okula gelmişlerdi Gökalp otobüs durağında Arif'i bekliyordu. Bugün gözlerini önüne dikmek yerine etrafa bakınıyordu.

Zuhal okula gitmek için hazırlanıyordu, aklına sabah gün ayarken genç adamı gördüğü geldi. Bugün çok umutluydu ve Allah tarafından bir güçle güzel şeyler olacağını düşünüyordu. En güzel şekilde hazırlanıyordu , bugün melekler bile kıskanmalıydı o nu bugün onun bayramıydı sanki.

Arif'te Gökalp'in yanına gelmişti. Karınları aç olduğu için yemekhaneye gittiler. Arif, Gökalp'te bugün bir haller olduğunu anlamıştı ama yüzünde ki tebessüme bakınca pekte nedenini sorup anı bozmak istememişti. Gökalp pek yemek yememişti, canı istememişti niyeyse. Sonra yemekhaneden çıktılar ve iktisat fakültesine doğru yol aldilar.

Zuhal bugün ışıl ışıldı ve o da bir seyler atıştırıp okula doğru yol aldi. Okula gelip direk kantine geçti çevresine bakıyor aradığını bulamıyordu , sonra defterini bırakmak için sınıfa çıktı ve tekrar kantine arkadaşlarının yanina gidiyordu ki telefonuna bir mesaj geldi ve merdivende ona bakmak icin durdu.

Gökalp'le Arif okulun önünde sigaralarını içip kapidan içeri girdiler. Gökalp bugün o kadar rahattı ki türkü söylüyordu mırıldanarak. Temsilcilige uğrayıp bir ahvale bakıp yukarıya çıkacaklardı.Merdivenlere geldiğinde Gökalp'in kalbi hızlıca çarpmaya başladı. Ufuktan bir ses yankılandı " Aradığın kızı bulacaksın bende değil şifayı o ela gözlerde bulacaksın". Bir kaç adım attı ve kafasını kaldırmasıyla duraksaması bir oldu. Karşısında ona tebessümle bakan ay parçası bir melek, Ela gözleri masumiyetin simgesi gibi, Kiprikler birer ok gibi saplandı kalbine, bir saniye kadar baka kaldılar ama o an ikisininde yüreği zor dayandı...

VATAN GİBİ SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin