Bölüm 7

417 37 1
                                    

Gökalp, yeni birgüne gözlerini açmıştı, uyanır uyanmaz ellerinde ki sızıyı hissetti. Ellerinde çizikler ve kızarıklar vardı, akşam ki kavgada yumruk savururken belli ki elleride bundan yara almıştı. Yataktan kalkıp, odadan çıktı ve lavaboya girip elini yüzünü yıkadı.Aynada saçlarına, sakalına ,gözlerine, yüz hatlarına baktı. Daha gencecik hayatının baharında olan Gökalp, gözlerindeki yorgunluğu gördü.Tekrar ellerine baktı ve "dün yumruk sıkan eller bugün narin bir kızın elini sıkabilir mi?" Diye kendi kendine söylendi. Gidip çayın altını yaktı, ardındanda bir sigara yakıp kanepeye oturdu. Odaya kuzeni Ahmet girdi. Aynı evdelerdi ama uzun zaman birbirini görememişlerdi. Gökalp, Ahmet'i zor işlere bulaştırmazdı ve kendi yüzünden ona bir zarar gelmesini istemezdi. Ahmet'le selamlaştıktan sonra beraber kahvaltı hazırladılar. Ahmet, Gökalp'e kaç zamandır nerelerde olduğunu sordu. Gökalp'te ona boşver sorma birşey, şimdi burdayım ya ona bak, dedi. Kahvaltı yaptıktan sonra Ahmet okula gitti. Gökalp ise düşüncelere dalmıştı, bugün okula gitmek istemiyordu. Dün ki kavga çok etkilemişti onu ve aşkı kendisine yakıştaramıyordu. Karşısında ay parçası Zuhal vardı, oysa Gökalp kimdide bu kanlı elleriyle aşka talipti. Gökalp kendi kendine böyle düşüncelere girmişti ve dudaklarından şu sözler döküldü;

Benim hayatım siyah beyaz o ise rengarenk bir gökyüzü, ne o beni kabullenebilir, ne de ben ona ayak uydurabilirim...

Gökalp evde kendi kalbiyle cenk ederken ocaktan telefon geldi ve bir konferansın olduğunu, konferansin bugün sınıflara bildirilmesi gerektiğini söylendi. Bunun üzerine okula gitmek istemeyen Gökalp kalkıp hazırlanmaya başladı. Uzun zamandır masada duran parfüm gözüne ilişti, bolca sıktı üzerine saçlarını biraz havaya kaldırıp sağa dogru atti, sakalının üzerindeki kılları makineyle aldı ve evden çıktı.

Zuhal uykusuz gecelerin hıncını çıkarır gibi öğlen olmuş ama kalkmamıştı. Rumeysa onu zorla uyandırmıştı. Uykudan uyandırıldığına mutlu olmuş gibi gözlerinde bir tebessüm vardı. Uzunca bir hazırlıktan sonra okulun yolunu tutmuşlardı.

Gökalp okula gelip kapıdan içeri girdi, güvenlikte ki abiye ve bir kaç kişiye selam vererekten temsilciliğe doğru gidiyordu. Görenler pür dikkat inceliyordu onu, bugün ne de yakışıklı, ne de karizmatik duruyordu. Temsilciliğe girip selam verdi, bir kaç genç oturup çay içiyorlardı o içeriye girince hepsi ayağa kalkmıştı. Gökalp'te hepsinin elini sıkıp oturmalarını istedi ve gözüne isletme 1.sınıftan Mehmet Akif ilişti. Hepsine hal hatır sorduktan sonra Akif'le biraz daha muhabbet etti. Sonra duyuru yapmak için her bölümden birer kişi görevlendirdi. Kendi bölümüne ise kimseyi görevlendirmedi. Gökalp sigara içmek için dışarı çıkacaktı ve gençlere dönerek sigara içmek isteyen gelsin, dedi. Bir tek Akif ben geleyim reis, dedi. Sonra dışarı çıkıp kantinin arka tarafına geçtiler ve sigaralarını yaktılar.

Zuhal'in yüzünde öyle bir tebessüm vardı ki huriler nasıl kıskanmaz bu güzelliği, gözleri öyle ışık saçıyordu ki ay nasıl kıskanmaz bu güzelliği. Zuhal bugün adını bile bilmediği yarine kavuşacak gibi hissediyordu ve ondan tüm güzelliğini sergiliyordu. Rumeysa ile beraber okula girdiler, sınıfa hic çıkmayıp direkt kantine geçtiler ve kantinde oturan arkadaşlarının yanına geçip oturdular. Kızlar kendi aralarında muhabbet ediyor, Zuhal onlara doğru bakıyor ama onları dinlemiyordu. Sonra birden bu durumu farketti ve yine tebessümle onları izlemeye ve dinlemeye başladı. Biran saçını düzeltmek için kafasını kaldırdı ve camdan dışarı baktı. Tebessüm yerini heyecana bırakmıştı ve kalbi yerinden çıkacakmış gibi oldu. Gökalp dışarda onun sınıfından bir çocukla konuşuyor ve sigara içiyordu. Uzun uzun onu seyretti sonra Rumeysa'nın onu dürtmesiyle kendine geldi ve önüne döndü.

Gökalp, Akif'le sınıfı ve dersler hakkında konuşuyordu. Sigarasını içtikten sonra yere attı ve üzerine bastı, tam kafasını çevirdi gidecekti ki. Gözüne bir ışık ilişti ve ona doğru baktı, ay parçasıyla tam göz göze gelecekti ki, o ela gözleri göremeden, ay parçası kafasını çevirmişti. Tam gidecekleri sırada Gökalp durup ay parçasını izlemeye başladı, yanında kimsenin varlığını unutmuştu. Akif durumu anlamıştı ve reis o kız bizim sınıfta adı Zuhal, dedi. Gökalp neye uğradığını şaşırdı, ne durumu izah edebildi, ne de inkar edebildi ve Akif'e dönerek hiç birşey görmedin, hiç birşey duymadın ona göre dedi ve sen git ben bir sigara daha içeceğim, dedi. Akif yavaştan uzaklaşırken Gökalp hiç birşeyi umursamadan ay parçası yarine bakıyordu ve yarinin adını öğrenmenin mutluluğunu yaşıyordu.

Zuhal arkadaşlarıyla sohbet ederken, acaba genç adam hâla orada mı?, diye düşündü. Sonra hep beraber kalktılar, Zuhal cesaretini toplayıp genç adama doğru döndü ve ona bakan genç adamla göz göze geldiler...

VATAN GİBİ SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin