Bölüm 18

280 24 3
                                    

Eli silahli kisiler Talat'ı alıp kamyonete bindirdiler. Talat hiç birşey yapmıyordu, ne de birşey söylüyordu. Kamyoneti dönderip köye doğru gittiler. Talat'ın gözleri köyün tepesine asılı bir bayrak arıyordu ama göremedi. Kamyonettekiler kim hangi örgütten bilmiyordu.

Kamyoneti köy meydanına getirdiler, Arapça bağrışmalar başladı ve daha sonra Talat'ı aşağı indirip ellerini bağladılar. Talat kısa boylu esmer ve sert duruşlu biriydi. Hiç konuşmadı ve karşılık vermedi, yalnız bakışlarıyla meydandaki herkesi korkutuyordu. Etraf kalabalıklaşmaya başlamıştı ve insanlar Talat'ın etrafına çember şeklinde sarmıştı.

Murad, Firas'ın emriyle gizli bir operasyona hazırlaniyordu ve bu görevde ona istihbaratçı Kasabalı eşlik edecekti.

Türkmen dağında eğitimler ve çatışmalar sürüyordu. Suriye artık öyle bir hal almıştı ki düşmanın nereden geleceği belli olmuyordu. Kasabalı siyah bir jiple Türkmen ordusunun yanına gelmişti. Hemen bir asker koşarak kapısını açtı. Kasabalı araçtan indiğinde Firas hemen ayak ucunda belirdi ve selam verdi.

Kasabalı: Komutan, ordunun dirliği nasıl?

Firas: Efendim, gün geçtikçe daha iyi oluyor ama şuan yetersiz.

Kasabalı: Atatürk Kurtuluş savaşını başlattığında da ordu yetersizdi ama inanmışlık hat safhadaydı. Bu orduya özgüven gerek ve bugün senin bahsettiğin genç bunu başarmak zorunda.

Firas: Ordunun özgüveni belki yok ama Murad'ın inancı tam ve bizim ona inancımız tam.

Kasabalı: Hadi görelim bakalım şu delikanlıyı

Firas, askerlere Murad'ı çağırmalarını söyledi. Kasabalı araca bindi ve Murad'ı beklemeye başladı. Bir süre sonra Murad geldi ve araca bindi. Firas'la vedalaşıp yola koyuldular. Ordu kampından biraz uzaklaştıktan sonra arabayı durdurup birbirlerine sarıldılar.

Kasabalı: Yüzümü kara çıkartmayacağını biliyordum.

Murad: Ağabey biz teşkilatımıza yemin ettik ve bu uğurda herşeyden vazgeçtik.

Kasabalı: Sen ve Talat benim elim, ayağım oldunuz. Vatan için Turan için herşeyden vazgeçmek gerekiyordu.

Murad: Talat nerede, ne yapıyor abi?

Kasabalı: Senin Türkmen ordusuna katıldığını öğrenmiş ve bir kaç güne seni bulacağını düşünüyorum.

Murad: Ah ulan deli çocuk, bu hiç uslanmayacak .

Kasabalı: Diyene bak.

(Gülüşmeler )

Murad: Ee agabey ilk görevimizi öğrenelim artık.

Kasabalı: Türkiye sınırında ki bir Türkmen köyü Ypg tarafından ele geçirildi ve köy halkı tedirgin. 3 gün içinde köyü terketmezlerse hepsini öldürecekler. Farkettirmeden köye girip bir sekilde köyü teslim almamız gerekli.

Murad: Sadece ikimiz mi teslim alacağız? Kaç ypgli köyü kontrol altina almis ki?

Kasabalı: Sınıra yaklaştığımızda bir Türkmen köyüne daha gideceğiz orada düşman yoktu. O köyden destek alabilirsek alırız yoksa ikimiz halledeceğiz bu görevi başka yolu yok.

Murad: Nasıl istersen öyle olsun ağabey, bir canımız var o da feda olsun.

Silahlı adamlar Talat'ı diz çöktürüp kafasına silahı dayadılar ve yine Arapça birşeyler konuştular. Daha sonra köylülerden birisi Talat'ın yanına geldi ve onunla konuşmaya başladı;

Köylü: Ne gezersin burda delikanlı

Talat: Sen Türk müsün?

Köylü: Evet bu köyün hepsi Türkmendir.

Talat: Peki beni buraya getirenler kim?

Köylü: Bunlar ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) askerleri. Birlikleri buradan geçip deaş bölgesine doğru gidecekmiş. Onun için önden kontrol amaçlı gelmişler, bize bir zararları yok, zaten Türkiye'nin desteğiyle ayakta duruyorlar.

Talat: Benim, Türkmen dağına gitmem lazım, Türkmen Ordusuna katılacağım.

Köylü askerlere durumu anlattı ama askerler izin vermedi.

Talat: Ne oldu?

Köylü: Birlikleri gelene kadar seni burada tutacaklarmış, daha sonrasına komutanları karar verecekmiş.

Kasabalı yolda giderken birden durdu ve aracı yan çevirdi. Murad neye uğradığını şaşırdı. Hemen araçtan inip mevzi aldılar ön kapıların ardından ateş etmeye başladılar. Bir pikap onlara doğru hızla geliyordu arkasında makineli vardı ve sürekli ateş ediyordu. Murad arka kapıyı açıp Kanas'ı aldı ve dürbününü ayarladı tek atışla makineliyi indirdi. Daha sonra şöfore nişan aldı ve onuda indirdi. Pikapta yoldan cikti ve devrildi.

Kasabalı ve Murad araca bindiler. Kasabalı, Murad'a dönerek "sen artık olmuşsun Murad, kurşunları bile israf etmiyorsun, helal olsun sana" dedi. Murad cevap vermedi, başını sallamakla yetindi. Aradan biraz zaman geçti ve bir köye girdiler. Kasabalı arabayı bir evin önüne çekti ve kornaya bastı. Evden yaşlıca bir adam çıktı.

Kasabalı: Hasan dede nasılsın?

Yaşlı adam: Çok şükür yavrum.

Kasabalı: Köyde ne var ne yok?

Yaşlı adam : Öso askerleri geldiler birlikleri burdan geçecekmiş, daeş'e saldıracaklarmış. Birde Türkiye'den bir genç geldi. Türkmen Dağına gidecekmiş ama askerler onu bırakmadılar.

Kasabalı: Köyde eli silah tutan kimse kaldı mı?

Yaşlı adam: Oğlum, kabul edersen ben geleyim ve benim gibi birkac yasli daha var.

Kasabalı: Varolun dedem ama size burda ihtiyaç var. Sen şu Türkiye'den gelen genç nerde onu bir söyle bakalım.

Yaşlı adam: Siz düşün peşime gidelim, araba burda kalsın.

Kasabalı ve Murad, yaşlı adamın peşine düştüler ve köy meydanının yanında ki büyük eve girdiler. Öso askerleri Kasabalı'yı görünce koşup selam verdiler. Kasabalı durumu anlatıp genç adamı sordu. İki asker koşarak gidip Talat'ı getirdiler. Talat'ın gözleride bağlıydı askerler tam çözecekti ki Kasabalı izin vermedi. Askerlere onu yaşlı adamın evine götürmelerini söyledi. Daha sonra hep beraber o eve gittiler ama Kasabalı askerleri dışarı çıkarttı. Murad, Talat'ın gözlerini çözdü ve ona sarıldı. Talat gözlerine inamamıştı ve agzından bir kaç kelime dökülüverdi;

Gökaalpp, Mehmet abii...

VATAN GİBİ SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin