Bölüm 8

427 35 4
                                    

İki aşık birbirine bakakalmıştı, Gökalp, Zuhal'in ela gözlerinde ki efsunda kayboluyor. Zuhal, Gökalp'in masumiyetini gözlerinden tanıyordu.
Gökalp'in kalbinden şu sözler geciyordu;

Bana her baktığında

Kalmıyor aklım başımda

Hayallere düşüyorum gözlerinde

Bazen Ötüken'de at üstünde

Bazen Anayurdum Horasan'da

Seninle ne güzel olurdu OrtaAsya

Dalıyorum kaşlarındaki hilale

Parlıyor gözlerindeki yildizin

Ok gibi saplanır içime

O Turan bakışın

Bu bir Ülkücü'nün belkide aşkın zirvesini tatmasıydı. Ülkülerin en büyüğü olan Turan, artık yarin tek bir bakışıydı. Zuhal, Gökalp için hem vatan, hem bayraktı...

Uzun bir bakışmadan sonra Zuhal'in arkadaşları durumu anlamıştı ve gülüşmelere başlamışlardı, Zuhal onları görüp utanmıştı. Gökalp'te Zuhal rencide olmasın diye bakışlarını çekmişti.

Zuhal ve arkadaşları sınıfa çıkmışlardı. Kendi aralarında hâla fısır fısır konuşup gülüyorlardı. Zuhal
bu duruma aldırış etmiyordu ve artık öğrenirlerse öğrensinler mühim olan yarimin bilmesi diye düşünüyordu.

Gökalp, temsilciliğe girip hemen Akif'i buldu, bu meselenin duyulmasını istemiyordu. Hem laf söz çıkmasın diye istemiyordu, hem de hainlerin kendinden dolayı yarine zarar vermelerini istemiyordu. Akif'e bunları anlattı, o da ben görmedim bilmiyorum reis dedi. Gökalp'in aklı uçup gitmişti güya duyuru yapacaktı, hemen saatine baktı dersin başlamasına 5 dakika vardı. Hemen İşletme katına çıktı, kendi sınıfıma zaten haber veririm diyerek 2. sınıflara girip duyuru yaptı ve çabucak çıktı. Tam birinci sınıfa doğru gidiyordu ki hocanın biri kapıyı kapattı. Gökalp ne yapsam diye düşünürken, hocadan izin alıp öyle duyuru yapmayı uygun buldu. Acaba derse hangi hoca girmişti? Ülkücülere düşman gibi davranan o kadar çok hoca vardı ki tereddütte kaldı ama yinede cesaretini toplayıp kapıyı vurdu ve girdi. Hoca Gökalp'i tanımıştı ve reis olduğunuda biliyordu. Gökalp duyuru yapmak istediğini söyledi. Hocada ön yargılı bir şekilde siyasi değilse buyur, dedi. Gökalp siyasi olmadığını ve okulda siyasetle işi olmadığını söyledi. Zuhal, Gökalp'in ilk defa sesini duymanın heyacanını yaşıyordu. Önden ikinci sırada oturuyordu ve aralardan genç adama bakıyordu. Gökalp hocadan izni almış yavaş ve ciddi adımlarla sınıfın huzuruna çıktı. Duyuru yaparken hiç heyecanlanmayan Gökalp'in kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Gökalp ciddiyetini bozmadan başladı konuşmaya;

Öncelikle herkese merhaba, ben Gökalp iktisat fakültesi başkanıyım ve size önemli bir duyuru yapacağım, lütfen beni dikkatle dinleyiniz.

Zuhal, pür dikkat Gökalp'i izliyor ve daha yeni öğrendiği adını sayıklıyordu, üstelik fakülte başkanıymış diyede biraz gururlandı. Gökalp, Zuhalle göz göze gelmiş bir an duraksamıştı ama hemen devam etti;

Yarın akşam 8'de kültür sarayında hocalı katliamının yıldönümü dolayısıyla bir konferans vardır. Konferans Ülkü Ocakları tarafından düzenlenmiş olup, konuşmacı Tenzile Rüstemhanlı'dır.

Hocaya izin verdiği için ve öğrencilere dinledikleri için teşekkür etti. Gökalp, Zuhal'e bakarak ağır adımlarla yürüdü ve sınıftan çıktı. Sonra merdivenlerden aşağıya indi. Kantine doğru rahatlamış bir sekilde yürüyordu. Kantine girip kantinceyle selamlaştı ve hal hatır sorduktan sonra bir çay istedi. Kantinden bir kaç tanıdığa daha selam verdi ve dışarı en büyük keyfi olan çay ile beraber icilen sigarasını yakmak icin çıktı. Kendinden emindi Zuhal o konferansa gelecekti ve Zuhal'in de kendisine aşık olduğuna inanıyordu. Kendini aşka iyice kaptırmıştı ve artık hiç birşeye boyun eğmeyen Gökalp bir çift ela göze teslim olmuştu.

Gün bitmiş hava iyiyce kararmıştı, Gökalp okuldan çıkmıştı ve otobüs durağına doğru gidiyordu. Otobüs durağının kalabalık olduğunu görünce bir önceki durağa yürümeyi tercih etmişti ama malesef orasıda doluydu. O da çareyi otobüse ordan binmekte buldu ve bindi çok kalabalık değildi ama Gökalp ve bir kaç kişi ayakta kalmıştı. İki genç Gökalp'i tanıdı ve yer vermek istediler ama Gökalp kabul etmedi, öyle şeyleri pek sevmezdi. Onlara selam verip ayakta kalmayı tercih etti. Otobüs biraz ilerledikten sonra diğer durakta durdu. İktisat fakültesinden bir çok kişi dersten çıkmış, herkes sırayla yavaş yavaş biniyordu. Gökalp kapıya doğru bakıyordu, Zuhal'in bir arkadaşını kapıdan içeri girerken gördü.Ardındanda ay parçası yavaş adımlarla bindi otobüse ve dönmesiyle Gökalp'le göz göze geldi, bu kadarıda tesadüf olamaz, dedi ve kaderinin Gökalp'te yazılı olduğunu düşündü. Agır adımlarla Gökalp'e yaklaştı, kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Gökalp'in gözlerine bakarak ona doğru yürüdü ve yanında durdu. Hic bu kadar yakın olmamışlardı ve ikiside heyecandan ölecek gibiydi. Gökalp hemen tanıdığı gençlere işaret ederek kalkmalarını söyledi. Gençler Zuhal ile arkadaşına yer vermişlerdi ama Zuhal sagolun siz oturun, dedi. Gökalp ise onun gözlerine bakarak;

Zuhal, lütfen otur, dedi...

VATAN GİBİ SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin