Bolum12

369 37 9
                                    

Doktor, Gökalp'e doğru yaklaştı ve korkulacak birşey yok, kız arkadaşının tansiyonu düşmüş, bir kac ilaç yazdım nöbetci eczaneden alırsınız, dedi. Gökalp, doktorun Zuhal'i kız arkadaşı sanmasına şaşırdı ve buna sevindi. Zuhal'de konuşmayı duydu ve gülümsedi. Sonra ise ayağa kalkıp, Gökalp hadi gidelim, dedi. Birbirlerine ne de çok yakışmışlardı. Zuhal hastaneye geldiği gibi yine Gökalp'in koluna yaslanarak yürüyordu. Hastaneden çıktılar ve Gökalp onu yurda bırakıp nöbetçi eczaneye gitmek istiyordu. Zuhal ise buna karşı çıktı ve illa bende geleceğim diye tutturdu. Gökalp çaresiz kabul etti ve Zuhal'in arayıp kızlara haber vermesini söyledi. Zuhal arayıp korkulacak bir durum olmadığını, Gökalple beraber nöbetçi eczaneden ilaç alıp geleceklerini ve yurt müdüresine haber verilmesini bildirdi. Sonra kapalı bir eczanenin tabelasından nöbetçi eczaneyi öğrendiler. Gökalp yakında olduğunu söyledi ve oraya doğru gidiyorlardı. Gökalp'in telefonu çaldı ve arayan İlhut'tu;

İlhut: Reis çabuk yetiş.

Gökalp: Ne oldu cangardaş, neredesin?

İlhut: Arif'in evine doğru gidiyorum, birileri kapısına dayanmış içeriye girmeye çalışıyorlarmış.

Gökalp: Hemen geliyorum.

Konuşma bitince Gökalp bir hışımla hareket edecekti ki koluna yaslanan Zuhal aklına geldi. İki arada bir derede kalmıştı. Kızı gecenin bu saatinde yalnız başına bırakamazdı ama can gardaşı belkide ölümle burun buruna idi. Zuhal birseyler olduğunu anladı ve ne oldu Gökalp kötü bir haber mi aldın? Dedi. Gökalp, Zuhal seni hemen yurda bırakmam gerek, acil bir isim var onu halledip senin ilaçları getireceğim, dedi. Zuhal ilaçlar kalsın sabah ben alırım sen acil olan işini hallet önce, dedi. Gökalp ve Zuhal yurda doğru gidiyordu. Gökalp koşar adımlarla ilerliyor ama Zuhal halsizlikten dolayı ona yetişemiyordu. Aklında can gardaşı olan Gökalp'in gözü hic birşeyi görmez oldu ve farkında olmadan Zuhal'in elinden tutup hızlı yürümesine yardımcı oluyordu. Zuhal ne olduğunu anlayamıyordu ve Gökalp'in yüzünde ki kaygı ve kini gördü. Zuhal kötü birşeyler olacakmış gibi hissetti ve korkmuştu. Gökalp'in elini tutmasıyla korkuyla karışık heyecan başlamıştı. Gökalp, Zuhal'i yurda getirmişti ve ona kendine dikkat et deyip, kapıdan girmesiyle birlikte koşmaya başladı. Yolda kafasından bin bir türlü şey geçiyordu. Acaba geçen yurtta dövdüğümüz teröristler mi saldırmıştı?, Eğer yetişemezsem ben buna nasıl hazmedebileceğim ve sevda yaşamak için tebaasını koruyamayan adama reis derler miydi? Kafasinda bir çok şey kurdu. Ve bir kez daha telefon çaldı yine İlhut arıyordu;

İlhut: Reis ben geldim, neredesin sen?

Gökalp: Yoldayım gelmek üzereyim, kapıyı gözle kaç kişi var siz kaç kişisiniz?

İlhut: Çabuk ol reis kalabalık gibiler. Bizde...

İlhut'un telefonu kapandı ve Gökalp çılgına döndü. Acaba ne oldu? Bizimkiler kaç kişi ? Tekrar İlhut'u aradı ama ulaşamadı. Yusuf'a, Tunay'a, Mesut'a, Oğuz'a ve Arif'e de ulaşamadı. Üstünde emanet olmadan yalnızca yumruklarıyla kavgaya gidiyordu ama can gardaşlarının pusuya düşmüş olabileceklerine kanaat getirdi. Kara kara düşünmeye başladı, direk gitse pusuya düşürülecekti o da olduğu yerde durdu. Kimi arasam da şu biçareye yardım etse diye düşündü. Aklına kampüs başkanına haber vermek geldi. Fakülte'de sorunu olan Gökalp'i reis bildiği için onu bulurdu. O da hiyerarşide üstünde olan kampüs başkanını aramalıydı. Ama gecenin bu saatinde rahatsız etmekte istemiyordu. Sonra düşündü ve can gardaşlarımın canı tehlikedeyken kimsenin rahatı düşünülemezdi. Hele ki ihtiyacınız olduğunda her ne pahasına olursa olsun beni bulun yoksa benim rahatımı düşündünüz deyip affetmem, benim otoritemi tanımadığınızı düşünüp sizi cezalandırırım diyen bir kampüs başkanını aramamak olmazdı. Gökalp, Kampüs Reisini arayıp durumu anlattı. Kampüs reisi ona güvenli bir yerde beklemesini 5 dakika içinde geleceğini söyledi. Bir kaç dakika sonra Gökalp'in yanına bir transit yanaştı ve içinde ki 5 kişi indi. Kampüs reisi yanına ikinci reislerini ve iki kisiyide alıp gelmişti. Kampüs reisi Gökalp' e nerde olduklarını sordu. Gökalp, Arif'in evini uzaktan gösterdi ama orda olup olmadıklarını bilmediğini söyledi. Arabayı oraya bırakıp Arif'in evine doğru yürümeye başladılar. Biraz ilerledikten sonra Gökalp pusuya düştüklerini anladı.

Zuhal, yatağına uzanmış, kızlarda onun başına toplanmıştı. Zuhal, Gökalp'in yüzünde ki ifadeyi hatırladıkça ağlıyordu. Kızlar ise Gökalp ile Zuhal'in arasında kötü birşeyler geçtiğini ve ya Gökalp'in sevgilisi olduğunu bunu da Zuhal'in öğrendiğini düşündüler. Kimse ters bir cevap almamak için ona soru sormuyor, hepsi üzülme diye teselli veriyorlardı.

Gökalp, Kampüs reisine bakarak;
Reis pusuya düşürüldük

Kampüs Reisi: Gökalp'im kader kısmet bu işler.

Gökalp: Reis geriye dönersek arka tarafta saklananları yıkıp kurtulabiliriz.

Kampüs Reisi: Hayır, Gökalp ileri gidiyoruz.

Gökalp: Emredersin reis.

Arkadan bir kaç kisi onları takip ediyordu ama Kampüs reisi geriye dönüş yok deyince onlarda ilerlemeye devam ediyordu. Gökalp, Kampüs reisinin neden böyle bir karar aldığına cevap bulamıyordu. Biraz daha ilerleyince önde 10 kisilik bir grubun daha beklediğini gördü ve göz göre göre aralarına girmislerdi. Bu 10 kisinin ilerdeki sokagin onunde degilde arkasında beklediğini görünce yanlarda da birilerinin olduğunu anladı ve göz göre göre 4 grubun ortasına doğru gidiyorlardı. Gökalp herşeyi göze almıştı ve umutsuzluğa kapılmıştı. Kafasından ölüm düşüncelerini atamıyordu ve ela gözlü ay parçasını düşünüyordu. Can gardaşlarım ne halde acaba, yoksa...

Kampüs başkanı gülerek 4 grubun tam ortasına yaklaşmış ve ele başınız kim, dedi. Esmer, çirkin, mendebur bir herif çıkarak benim, dedi.

Kampüs Reisi: Teke tek kavgaya var mısın?

Elebaşı: Hahaha, avucuma düşmüşsün neden teke tek kavga edeyim ki?

Kampüs Reisi: Belki bir gram yüreğin vardır diye düşünmüştüm ama nafile siz it sürülerinde yürek yok.

Elebaşı: Gökalp sensin heralde, hesap günün geldi.

Kampüs Reisi: Benim hesabım daha büyük olsun, rütbem Gökalpten daha büyüktür.

Elebaşı: Hahahaha biz Gökalp'i yıkmanın zevkini yaşayacaktık, demek ki bayram yapacağız artık.

Kampüs reisi: Haydi Bozkurtlar!!!

Kampüs reisininin narasıyla her taraftan fakülte reisleri ve tebaaları çıkıyordu...

VATAN GİBİ SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin