Bölüm 6

489 41 0
                                    

Havanın kararmasıyla beraber Gökalp ırmak kenarına geçip oturmuştu. Kafasında sürekli olarak sabahtan beri yaşadıkları vardı. Aşk'ı düşündü acaba onunda aşkı yaşamaya hakkı varmıydı. Sorumlulukları geldi aklına ve acaba aşk sorumluluklarına etki edermiydi. Sonra görevinden doğan tehlikeler geldi aklına her an hain pusuya kurban gidebileceğini düşündü, aslında kendi canını hiç düşünmezdi, ölümden korkmazdı ama bu defa kendi canini aşkı icin düşündü. Sonra durdu ve kendi cani icin bile endise ettiğini, ya ela gözlüsüne birşey olursa o kahırla nasıl yaşayacağını düşündü.Bir sigara yaktı ve kendi kendine "hemende gelin güvey oldun Gökalp kendine gel aşk zaaftır, bilmez misin?" Diye söylendi. Geçen günki sözleri geldi aklına ve dudaklarından dökülmeye başladı kelimeler;

Ay gecelerimi aydinlatamiyordu

Gündüzleri bile sanki karanlikti

Hava hep nefessiz ve kapali

Ve ben,

Yapraklari dokulmus bir agac

Denizin ortasinda pusulasi olmayan bir taka

Yeryuzunde sicak bir yer bulamayan göçmen kuşu

Sanki umutlar tükenmis

Sanki kiyamet kopmak üzere...

Sonra durgunlaştı ve sigarasından bir nefes çekti. Neden bana aşk haram olsun ki? Neden ülkücülerde sevmesin? Vatanı koruyan ben yarimi mi koruyamayacağım? Bende severim hemde öyle bir severim ki vatanın gibi, Ayyıldızlı Albayrağım gibi severim ve onları koruduğum gibi korurum. Dedi.Ela gözlü ay parçasını düşünmeye başladı. Sonrada biraz önce söylediği umutsuz manzumenin devamını getirdi;

Ve bir gun ay söndü sanki

Güneşin hic bir ehemmiyeti yok

Apacik havada nefesim tutuldu

Ve sen,

Gülistan ettin kalbimin bahcelerini

Yuzundeki nur butun yeryuzunu aydinlatiyordu

En ufak bir tebessumune bulutlar agliyordu

Sanki Turana kavusmusum

Sanki kizil elmaya varmis bir ordu komutaniyim

Sanki Allah cenneti bahşetmis bana...

Zuhal'in yüzünde güller açıyordu heyecandan yerinde duramiyordu. Allah'ın ona aşkı lütfendiğine inaniyordu, dahada önemlisi bu aşkın karşılık bulacağına inaniyordu. Bugün okulda ona bakan gözler aşk değilse nedir ki? Kim öyle anlamlı bakabilir ki? Diye kendi kendine ardı ardına sorular soruyordu ve hep umutluca iyiyi düşünerek cevaplıyordu.

Gökalp, aldığı bir haber üzerine hemen olduğu yerden kalkmış ve elinde telefonuyla konuşarak hızla yürümeye başlamıştı. Aldığı habere göre teskilatından olan onun tabiriyle can gardaşı olan Yusuf'u yurtta teröristler sıkıştırmış ve hırpalamışlardı. Gökalp hemen can gardaşı İlhut'u arayıp durumu haber etti ve fakulte teskilatının üst tayfasına yani kemik kadroya haber etmesini ve hızla Yusuf'un yurduna doğru gelmelerini istemişti. Yarım saatte koşarak bir sokak başında bekledi ve yurdun önünde kim var kim yok diye süzdü. Bir kaç dakika icinde cangardaşlarıda gelmişti. Yusuf'u aradı ve avluya çıkmasını söyledi. Yusuf'u avluda görünce, Tunay'a güvenliğin yanına gidip onu oyalamasını söyledi. Arif ile Mesut'a da yurdun arkasını işaret ederek tellerden atlamalarını söyledi. Oğuz, İlhut ve Gökalp' te yurdun yan tarafında ki tellere doğru hareketlendi.

Tunay güvenliğin yanına vardığında hepsi tellerin kıyısına gelmisti. Tunay güvenliğe güya içerde arkadaşının yanına gideceğini ve oturup muhabbet edeceklerini söylüyordu. Güvenlikte yasak olduğunu bildiriyordu ama Tunay'ın çenesi açılmıştı bir kere bu sohbetin uzayacağı belliydi.

Gökalp can gardaslarıyla beraber tellerden aşmıştı.Yusuf'a el ederek ağaçların altına çağırdı. Yusuf'un haline baktı ve biraz hırpalandığını anladı.

Gökalp: Ne oldu Yusuf, kavganın nedeni nedir?

Yusuf: Reis odamda Türk bayrağı asılıydı, gelip bana bunu burda görmeyeceğiz dediler. Bende sıkıysa indirin dedim. 3 kisi üzerime saldırdı.

İlhut:Vay şerefsizler, bu devletin yurdunda kalacaklar ve bu devletin bayrağına el uzatacaklar.

Gökalp: Yusuf içerde güvenlik nerde, onlara görünmemeliyiz.

Yusuf: Reis icerdeki güvenliğin dünyadan haberi yok sen rahat ol.

Gökalp: O halde gidiyoruz.

Arif ile Mesut'a eliyle durumu bildirdi, yurdun iç kapısından içeriye girdiler, Yusuf önden gidip merdivenleri yavasca çıktı ve 3. kata gelince durdu.Koridorun sonunda ki odayı gösterdi. Reis bu odada kalıyorlar genelde 8 kişi takılıyorlar, dedi. Gökalp, Yusuf'a kapıyı sen aç ve hesabını soracağım deyip hemen kapat ve geri çekil, dedi.

Yusuf kapının önündeydi ve diğerleri kapının iki yanına gizlenmişlerdi. Gökalp'in işareti ile Yusuf kapıyı açtı ve hesabını soracağım deyip kapattı. Yusuf'u kenara çeken Gökalp, kapının önüne geçti. Kapının açılmasıyla beraber Gökalp ayağıyla kapıyı açanın göğsüne vurdu ve yere düşürdü. Diğerleri hemen içeri daldılar ve kapıyı kapattılar. İlhut önüne gelen çam yarmasını kafa atarak yere sermişti. Oğuz birini alta almış ve yumruklarıyla düzlemişti. Mesut ve Arif sırt sırta vermiş geleni yere seriyorlardı. Yusuf'a kimse kalmayınca yerden kalkanları tekmeyle indiriyordu. Gökalp birini tutmuş ve kafasını ranza demirine vuruyordu.Sonra bıraktılar onları ve Gökalp konuşmaya başladı.
" Siz beni daha tanımadınız mı? Benim yanımda ki adama vurmaya nasıl cürret edersiniz? Bir daha karşıma çıkarsanız sizi daha beter ederim" dedi.

Olay bitmişti yurttan yine tellerden atlayarak çıkmışlardı, Yusuf'uda almışlardı yanlarına herkes İlhut'un evine geçti ama Gökalp kendi evine gitti, yorulmuştu kendini yatağına bıraktı ve kavgada ki halini düşündü, daha önce hiçbir kavgada karşısındakinin kafasına ağır darbeler vurmamıştı. Bu defa niye farklıydı diye düşündü, sonra kavga anında aklındaki tek şeyin bir çift ela göz olduğunu hatırladı.

VATAN GİBİ SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin