minnos bölümümüz olan 12 den sonra tekrardan aksiyonlu bölümlere yavas yavas geri dönüyoruz
.
Hande'nin bizi getirdiği bu huzurlu evden ayrılıyorduk şimdi. Aklında neler vardı bilmiyordum. Neden gelmiştik, neden gidiyorduk... Keşke aklını okuyabilseydim.
"Niye geldik niye gidiyoruz?" Arabayı çalıştırırken sormuştum.
"Onları görmeyi istiyordum, seninde görmeni istedim. Bir gün geçirdik ve gidiyoruz şimdi."
Yanaklarımı şişirip başımı salladım. Ormanlık alandı buralar. Elimi uzatıp radyoyu açtım. Hande'nin eskisi kadar bundan rahatsız olmadığını fark ettim.
Birkaç dakikalık süren sessizlikten sıkılıp bir sohbet başlattım."Saliha daha önce evlenmiş."
"Maalesef."
"Şanssızmış biraz." diye mırıldandım. "En az senin kadar." dedi o da. Tebessüm ettim. Gözleri yoldan ayrılıp dikiz aynasına kaydığında başımı çevirip arkaya baktım. Muhtemelen ailemin aracıydı. Ve bir araba değil iki araba görüyordum...
"Elif'i ara."
Elimi pantolonunun cebine atıp telefonunu çıkardıktan sonra parmak izini kullanıp Elif'i aradım. Hande arabayı daha hızlı kullanıyordu artık ama bu sadece oyalanmamızı sağlardı. Elif telefonu küfürle açmıştı.
"Seninde amına koyayım Hande. Git Zehra ile ilgilen hallediyorum işte."
"Elif bırak şimdi Hande'yi. Babamlar peşimizde!" Telefonu hoparlöre aldım. Hande arabayı biraz daha hızlı kullanırsa kendimi arabadan atmak isteyecektim.
"Çok uzaklaşmadık evden, çiftliğin oradayız."
"Yetişmeye çalışırım ama zaman kazanmanız lazım."
"Tamam." Telefonu elimde sıkarken arabaların bize yaklaştığını gördüm. Silah sesleri geldiğinde Hande ağzının içinde söylenerek arabayı durdurdu. Tekere sıkmışlardı mermiyi.
"Arabadan inme diye zırvalamadan önce söylüyorum, arabadan iniyorum." Kapıyı açıp arabadan indim ondan önce. Söz dinlemeyeceğimi anlayarak indi o da peşimden. Babam ve yanındaki iki adamı görmezden gelerek diğer arabadan inecek olan Mert'i bekledim. Gelmemiş olması imkansızdı sonuçta babası öldürülmüştü. Zaten kinliydi, şimdi daha da öfkeli olmalıydı. Arabadan o indikten sonra inen kişiyle kalbimin durduğunu hissettim. Umarım bu bir rüya, kabustur.
Sarı saçları ve mavi gözleriyle karşımda duran kişi Elmas değildir."Hoş geldin kuzen şova." Mert'in sesiyle göz devirip sakinleşmeye çalıştım ama olmuyordu. Elmas'ın Mert ile işi neydi?
Bunca yıl sonra Hande'nin karşısına çıkmaya utanmıyor muydu hiç?"Bu ne şimdi? Araba kesmelere doyamıyorsunuz." Sert sesime ve sözlerime karşılık veren babam oldu.
"Herkes durması gereken yerde duracak bundan sonra Zehra. Yanıma gel."
"Ben gerçekleri öğrendiğimden beri durmam gereken yeri çok iyi öğrendim. Merak etme."
Gözlerim Elmas'la kesiştiğinde alay dolu bir şekilde gülümsedim. Öldüğünü düşündüğümde ona saygı duyuyordum. Fakat Hande'yi terk eden ve şu an karşımızda duran kadın bunu haketmiyordu. Hande'nin ona nasıl baktığını merak ederek ona döndüm. Bomboş bakıyordu gözleri. Sanki bir hiçliğe bakıyor gibiydi.
"Babanı yolladığım cehenneme gitmek istedin herhalde." Hande'nin alaycı sesiyle Mert her zaman ki gibi öfkesini tutamamıştı. Hande'ye doğru atılacakken Elmas aralarına girmişti. Kaşlarım çatık izliyordum olanları.