özlediniz mi doğruyu söyleyin ajfğeöfğekdğe
bugün günlerden zıt kutuplar o halde... iyi okumalar dilerim :33
Eve geldiğimizde artık üstümdeki o kötü hisleri atıp gerçekleri söylemem gerektiğini fark ettim. Hande'nin yanında otururken elime elini tutup derin bir nefes aldım. Hazırdım. Galiba anlatmaya hazırdım.
"Elmas ve Mert arkadaşlarmış. Yani en başında. Mert ona aşık olmuş, Elmas'ı sürekli darlamaya başlamış. Elmas arkadaşlıklarını bitirmek için onunla buluştuğu akşam aslında... Seni aldatmış." Büyük bir tepki vermesini bekliyordum. Bunu da mı biliyordu diye düşündüm hatta ama bilmediği her halinden belliydi. Gözlerindeki hayal kırıklığından.
"Fark edememem acı olmuş... Sonra?"
"Suçlanmış. Senden uzaklaşmak istemiş bu yüzden. Hakan ile iş birliği yapmış, vurulduğu gün çelik yelek giymiş. Mert yerini çok sonra öğrenmiş. Yani Mert'in onun yerini bildiğini düşünüyordum. Şüphelerim doğrulandı. Aralarında bir şeyler geçti diyordum, bunun tensel olacağını düşünmemiştim ama olmuş..."
Hande başını sallayıp kenetlediği ellerini alnına dayadı. İlkin ve Elif sessizken Saliha hemen bir yorumda bulundu.
"Sizce Elmas ne istiyor? Bir anda ortaya çıkması garip değil mi?"
"Bir şey istiyor istemesine ama... Onu bilmiyoruz işte." Bunu söyleyen Elif'ti. Hande herhangi bir yorumda bulunmadı. Baş parmağı elimi okşuyordu.
"Şimdilik bunları bir kenara bırakalım. Dinlenmeye ihtiyacımız var. Özellikle Hande'nin vücudunun." İlkin, işaret parmağıyla tek tek Hande'nin aldığı darbeleri işaret etti. Sonrasında bana döndü. "Ve senin ruhunun." İç çektim başımı sallarken.
"Size ne iyi gelir onu çözmeye çalışıyorum." Gözlerini kısmıştı Saliha yere odaklanarak. Gülümseyip başını kaldırdı sonra. "Ve galiba buldum."
.
.
."Buna gerek var mıydı? Hayır her şey tepetaklak olmuşken gerçekten buna gerek var mıydı?" Saliha elindeki anahtarı bana attığında havada yakalamak zorunda kaldım.
"Sevgililer yalnız bir şekilde vakit geçirir Zehra. Sizde onu yapacaksınız."
"Biz... Biz biraz karışığız. Yani en azından kimse sevgilisini bıçaklamaz." Saliha'nın buna söyleyecek sözü yoktu. Tatlı tatlı sırıtmaktan başka yaptığı da yoktu.
"Bak, buna bayılacaksın. Hande'yi tanı, o seni tanısın. Birbirinizi anlamaya çalışın." Galiba haklıydı. Başımı sallayıp bana uzattığı çantayı aldım ondan. Benim için küçük bir valiz görevi görüyordu. Saliha hazırlamıştı. Hande, İlkin ve Elif'in arkasından odadan çıkmıştı. Onun da elinde bir çanta vardı.
"Elif zaten güvenliği sağlayacak etrafta merak etmeyin. Kimse size zarar veremez bu yüzden rahat rahat takılacaksınız." Takılmak... Bizim normal bir ilişkimiz yoktu ki. Ben ona tokat attıktan sonra onu öpüyordum ve o bunu sorgulamıyordu bile. Ben onu bıçaklıyordum. Ona da tamam diyordu.
"Dediğim gibi ev benim Zehra. Hande zaten birçok kez kaldığı için her şeye hakim. Yine de bir şeye ihtiyacınız olursa ararsınız." Onayladım onu.
"Hande arar, benim telefonum yok."
"Ah! Bende diyorum bu kızın bir şeyi eksik gibi. Kız resmen hayattan kopuk yaşıyor." Saliha'nın doğru sözlerine ne denirdi ki? Düğünde kaçırıldığım için telefonsuz devam etmiştim hayatıma.