Bölüm 20

219 27 14
                                    

Gülben Ergen-Şıkır Şıkır

"Gözlerinde kaybolduğumda, her şey başka bir anlam kazanır. O bakışlar, bir deniz gibi derin, bir yıldız gibi parlak. Gözlerin, ruhumun haritası gibi; içlerinde kaybolurken, kendimi bulduğumu hissederim."

*******

Aşağı babamların yanına indiğimde mangal hazırdı. Meva ve Melek ile birlikte etleri masaya servis ediyorduk. Tabağa et doldururken aklım hala Enes'in beni öptüğü anlardaydı.

Sorun Enes'in benim komutanım olması değildi. Ben sadece yine aşık olup her şeyi berbat etmekten korkuyordum.

Daha önce Enes'e aşıktım ve o beni ortada bırakmıştı. Bu yüzden tekrar ona karşı bir şeyler hissetmek beni daha da tedirgin ediyordu.

Eti doldurup Enes'in önüne tabağı koyarken ellerimiz birkaç saniyeliğine birbirine değdi ve hızla elimi geri çektim.

Enes sakin bir şekilde bana bakıyordu, yüzünde herhangi bir ifade yoktu.

Onun bu ifadesiz hali beni daha da rahatsız ediyordu.

Acaba benimle ilgili ne düşünüyordu?

İçimden ona bir şeyler söylemek geliyordu ama kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Suratına bakmak bile istemiyordum.

Kendime de bir tabak çıkarıp sadece tavuk etlerini koydum. Babam, kırmızı et yemediğimi bildiği için Sinan’a marketten tavuk aldırmıştı.

Tabağımı hazırlayıp masaya oturdum ve yavaşça yemeye başladım.

Aklım hala o anlardaydı. Beni öpmesi kafamı karıştırmıştı.

O an tekrar tekrar zihnimde canlandırıyordum.

Enes'in dudaklarının sıcaklığı, kokusu, gözlerinin derinliği...

Her şey o kadar gerçekçi ve etkileyiciydi ki.

Kendimi ona yakın hissetmiştim ama işte, bu hisler beni korkutuyordu. Aşık olmanın getirdiği kırılganlık, belirsizlik ve acı.

Hepsini tekrar yaşamaktan korkuyordum.

Babamın "Zeynep, bir sorun mu var?" diyen sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerinde endişe vardı. Babam her zaman benim duygularımı anlardı.

"Yok baba, öyle dalmışım," diye açıkladım. Ama içimdeki fırtınayı saklamakta zorlanıyordum.

Turan araya girerek "Harbi ya, niye herkesin morali bozuk? Melek ve Yavuz da üzgün gibi. Enes komutanımdan bahsetmiyorum bile, suratı sirke satıyor," dedi.

Kafamı Melek ve Yavuz'a doğru çevirdim. Haklıydılar, ikiside fazlasıyla üzgün gözüküyordu.

Melek'e nedenini sonra soracaktım.

Çakır da Turan'a katılarak "Valla ya," dedi.

İkisinin de söyledikleri doğruydu.

Herkesin morali bozuktu. Ama benim asıl derdim Enes'ti. Onunla nasıl konuşacaktım? Ne yapacaktım? Duygularımı nasıl kontrol edecektim? Bunları düşünürken içimden bir ses, "Belki de bu kez her şey farklı olur," diyordu. Ama bir diğer ses ise "Kendini koru, Zeynep," diyerek beni uyarıyordu.

KADER OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin