Kaelan, Ciyes'e kaçması gerektiğini söyleyip gardını aldı. Cesurca hançerini çeken Ciyes, "Haydi, beraber, birederim. Bu işi birlikte halledeceğiz!" diyerek yaratığa meydan okudu.
Yaratık, beklenmedik bir şekilde yakaladı ve Ciyes'i hedef alırken Kaelan, ani bir hamleyle yaratığın sırtına atladı. Kılıcını kaldırıp yaratığa saplamaya hazırlanırken, yaratık yön değiştirip Kaelan'ı tutup savurdu. Kaelan, kanlar içinde yüz üstü düştü ve acı içinde kıvranırken, Ciyes, yerde ne yapacağını bilemezken hançerine sarıldığı sırada canavar eline bastı. Sonunu geldiğini düşünen Ciyes, yaratık ile göz göze gelir. Ciyes kısık bir sesle yaratığa seslendi.
"Belki de bu savaşta kazanmanın başka bir yolu vardır ha."
"Kes sesini. Küçük savaşçı!!" diyerek kızgın bir ifade ile Ciyes'e baktı yaratık ve devam etti, "Kardeşimi nasıl kandırdığını biliyorum. Senin bilmediğin, biz hepimiz aynı şeyi yaşar aynı şeyleri görür ve duyarız. Kardeşimin intikamını alacağım." dedi.
Tam o sırada büyülü toplar yaratığa doğru isabet etmeye başladı. Korunmaya çalışan yaratık, ani bir darbeyle sersemledi. Birden, Ciyes'in gözleri uzakta Merinda'yı gördü. Merinda, yaratığa doğru koşarak bildiği büyüler ile saldırmaya başladı. Yaratık şaşırmış olsa da hala ayaktaydı. Merinda, bir hamle yapacağı sırada yaratık hızla tepki göstererek ona saldırdı. Merinda, yere düşerken yaratık acımasızca saldırmaya devam etti. Kanlar içinde yerinden doğrulmaya çalışırken yaratık tek ayağı ile karnına bastı. Yaratığın pis gülüşü sırasında Ciyes'in bakışları arasında Merinda, büyük bir kütüğün yaratığın üzerine fırlatıldığını gördü. Merinda sırıtırken Ciyes, kütüğün fırlatıldığı tarafa doğru kafasını çevirdi ve ışıltılı beyaz elbiseli, sarışın, yeşil gözlü büyücü bir kızı gördü. Bu kız mahzende kandırıp kolyesini ve haritayı elinden aldığı büyücü kızdı. Ciyes'in şaşkın bakışları arasında kız, elini, üzerindeki kütüğü atıp yerden kalkmaya çalışan yaratığa doğru uzattı, avucunu açtı ve bileğini çevirmeye başladı. Ciyes hemen yaratığın olduğu tarafa döndü ve yaratığın üstündeki kütüğün havaya kalkıp parçalara ayrılıp bir düzine mızrak gibi sivri uçlara bölünüp yaratığa saplandığını gördü. Yaratık orada can verdi.
Büyücü, Ciyes'in yanına yaklaştı ve büyü güçleri ile yaralarını iyileştirdi. Ciyes, Kaelan'ı göstererek, "Arkadaşımın yardıma ihtiyacı var, ne olur ona yardım et" dedi.
Büyücü ayağa kalktı ve Kaelan'nın yanına gitti. Ciyes, gözlerini ovuşturarak Merinda'nın karşısında olduğunu fark ettiğinde büyük bir sevinç yaşadı. Şaşkınlık ve mutlulukla doğruldu ve, "Merinda, seni görünce inanamıyorum! Nasıl oldu da buradasın? Seni kaybettiğimi sanmıştım," dedi.
Merinda, gülümseyerek, "Ciyes, Merinda hiçbir zaman kaybolmaz. Gözlerimi açtığımda kendimi bize kaleden çıkarken yardım eden amcanın saman dolu at arabasında buldum. O anı hatırlamam biraz zaman aldı ama şimdi buradayım," diye açıkladı.
Ciyes, "İyi ki yanımdasın!" dedi ve tekrar sevinçle gülümsedi. Ardından Firera hakkında sordu ve Merinda, "Evet, yolda Firera ile tanıştık. Onun büyük bir büyücü olduğunu ve bize yolculuğumuzda yardım edeceğini öğrendim. Haritanın sırlarını birlikte çözeceğiz," diye ekledi.
Kaelan'ın yanına giderek bütün yaralarını iyileştiren büyücü konuşmaya başladı.
"Seni uzun zamandır takip ediyorum. Yaptıkların takdire şayan ama yeterli değil. Benim adım Firera ve senin gibi bir gezgin benden çalmadan önce o haritanın peşinde uzun yıllardır iz sürüyordum."
Ciyes, Firera'ya dönerek, "Sizin göreviniz sadece Kara Büyücü'yü yükselmeden durdurmayı içeriyor sanıyordum," diye söylendi.
"Evet, öyle ama ben diğerlerinden farklıyım," şeklinde cevap verdi Firera.
Kaelan yaralı ve halsiz bir haldeyken, Ciyes arkadaşının iyi olduğunu gördü ve sevinçle sırtına aldı, yola devam etmeye kalkıştı.
Firera'nın "Nereye gidiyorsunuz?" sorusuna Ciyes, "Arkadaşlarımın buluşma noktasına gidiyorum. Eğer istersen sen de gel," cevabını verdi.
Ancak Firera'nın önceliğin Güneş Taşı olduğunu vurgulaması üzerine, "Güneş Taşı'nın olduğu yer dağların hemen arkasında. Sen alabilirsin, ben ise arkadaşlarımdan ayrı gitmem," şeklinde yanıt verdi Ciyes.
Firera'nın uyarısı üzerine, ''Tapınağın kapısı elindeki harita, o olmadan kapı açılmaz. Siz buraya kadar iyi gelmişsiniz bu kafa ile,'' dedi.
Ciyes, "Epey bilgili olduğunu kabul etmek gerek. Yardım etmek, bizim için her açıdan daha hayırlı olacaktır," diye yanıtladı.
Bir an derin bir nefes alarak Firera, "O haritayı istediğim zaman senden alabilme gücüm var," diye söylenir.
Ciyes ise kararlı bir şekilde, "Öyleyse hiç vakit kaybetmeden al," dedi. Firera'nın tavrı değişince sessizliğe büründü ve o andan itibaren sakince yanlarında yolculuk etmeye karar verdiler.
Sadece birkaç metre yol almışken arkalarından bir ses duyarlar ve döndüklerinde Lira ve Leona'nın peşlerinden geldiklerini görürler. Sevinçle Kaelan, Ciyes'in sırtından kendi çabaları ile indi ve doğrulmaya çalıştı. Lira ve Leona, Ciyes'i ve Kaelan'ı kısmende olsa sağlam gördüklerine çok sevindiler ve her ikiside kendilerini tutamayıp sımsıkı sarıldılar. Ciyes, kendilerini nasıl bulduklarını sorduğunda, Lira, "Senin ağaca bıraktığın sembollerden bulduk." dedi.
Ciyes,"Ne sembolü ben bir şey bırakmadım." dediği sırada Merinda, kolunu hafifçe kaldırarak, "Ben bıraktım. Eski bir büyücü geleneği işte.." dedi.
Kaelan, kısık bir sesle, "Ceku, Astro ve komutan QDR nerede?" diye sordu.
Leona avuçlarını sıkarak, "Astro'yu savaştan sonra hiç görmedim. Ceku ise komutan QDR ve Lira'nın savaş alanına geri döndüğü sırada onları bırakıp gitmiş." dedi.
Kaelan, "Nasıl bırakıp gitmiş ve siz neden geri döndünüz?" diye sordu Lira'ya.
Lira, "Ben dayanamayıp savaş alanına geri dönmek istedim. Ceku, benimle gelmek istemedi ve onu bir daha görmedim."
Ciyes, "Peki QDR? O seninle gelmedi mi?" diyerek söze girdi.
Leona, "O Lira'yı korumaya çalışırken öldü." cevabını verdi.
Ciyes, sinirli bir şekilde Lira'ya dönerek, "Ben sana en baştan beri bizimle gelmemeni söylüyordum. Şimdi ne oldu QDR sırf senin şımarıklığın yüzünden öldü." dedi.
Lira, "Benim şımarıklığım mı? Ben ister miydim ölmesini? Ben senin için geri döndüm. Kendimi savunmaya hakkım yok ama dönmemin sebebi sensin ben senin orada kaldığını sandım ve merakımdan geri döndüm." diye kendini korumaya çalıştı.
Ciyes, "Geri dönüp ne yapacaktın? Beni mi savunacaktın yaratıklara karşı? Bir kere aklını başına al. Bir kere olsun al bee.Bıktım artık senin şu gereksiz hatalarından bir kişinin ölümüne sebep oldun farkında mısın?" diyerek sordu.
Lira ağlamaya başladı ve tam o sırada çalılıklar arasından komutan Astro, bir avuç asker ile çıkaverdi. Nefes nefese kalan Astro, "Sizi gördüğüme sevindim. Bu iki arkadaşın kim olduğunu sormak isterdim ama büyük bir sorunumuz var. Peşimizde Kara Ordu'nun askerleri var en kısa sürede burayı terketmeliyiz." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET KASABA
Fantasy(Yenilendi ve daha kapsamlı hale getirildi) 9 krallık.. Büyük bir savaş ve kara büyü.. Geçmişte kara büyüye verilen savaşı kazanan bütün diyarın orduları şimdi tekrardan aynı tehlikenin içerisinde. Tek yol Güneş Taşı'nı kullanmak. Kahramanımız Ciyes...