Gölge Geçidi'nden adımlarını attıkları anda, Ciyes, Merinda, komutan QDR ve iki muhafız, beklenmedik bir manzara ile karşılaştılar. Gökyüzü, aniden koyulaşmıştı ve kapkara bulutlar, sanki dünyanın sonunu müjdelercesine hızla toplanıyordu. Rüzgarın hışırtısı, öfkeli bir fırtınanın habercisiydi.
Fırtına, öyle bir güçle başladı ki, savaşçıların gözleri kamaştı ve göz gözü görmez oldu. Rüzgarın uluması, korkunç bir canavarın kükremesi gibi yankılandı ve onları yerlerinden edecek kadar şiddetliydi. Ciyes, Merinda'nın elini sıkıca tuttu, ama rüzgarın gücü karşısında bu çaresiz bir çaba gibiydi.
Birdenbire, Merinda'nın eli Ciyes'in elinden kaydı ve fırtına, onu gözden kaybettirdi. Ciyes, "Merinda!" diye bağırdı, ama sesi rüzgarın gürültüsünde kayboldu. Ciyes, arkadaşlarını aramak için etrafına bakındı, ama her yer karanlık ve kaos içindeydi.
Fırtına, sanki sonsuza dek sürecekmiş gibi devam etti. Ciyes, yalnızca kendi nefesini ve kalp atışlarını duyabiliyordu. Sonunda, fırtına yavaş yavaş dindi ve sessizlik çöktü. Ciyes, hemen Merinda'yı aramaya koyuldu. Etraf, fırtınanın ardından bıraktığı yıkım manzarasıyla doluydu; ağaçlar köklerinden sökülmüş, toprak erozyona uğramıştı.
Ciyes, Merinda'nın adını tekrar tekrar haykırdı, ama yanıt yoktu. Merinda'yı bulamadı ve umutsuzca etrafına bakındı. Gözleri, karanlıkta parlayan bir çift kırmızı noktaya takıldı. Bu, yavaş yavaş ona doğru ilerleyen kocaman bir yaratıktı. Yaratığın gözleri, karanlıkta parlayan iki kırmızı kor gibiydi. Yavaşça yaklaşan bu yaratık, kara büyünün ordusundan bir askerdi. Ciyes, savaşmayı bilmediği için ne yapacağını bilemez bir halde donup kaldı. Ancak o anda, komutan QDR ve iki muhafız, yaratığın önüne geçtiler.
Yaratık, karanlık bir sisin içinden çıkmıştı. Onun her adımı, yeryüzünü titretiyor ve savaşçıların kalplerinde bir ürperti yaratıyordu. Komutan QDR, sert bir sesle emir verdi: "Hazır olun! Bu canavar, Kara Büyücü'nün askerlerinden biri. Bu canavarı durduracağız, ne pahasına olursa olsun!" diye bağırdı.
Muhafızlar, kılıçlarını çektiler ve yaratığa karşı savunma pozisyonu aldılar. Muhafızlar, kılıçlarını havaya kaldırarak yaratığa meydan okudular. Ancak yaratık, onların cesaretini umursamaz bir tavırla karşıladı ve üzerlerine doğru hızla ilerledi. Yaratık, onlara doğru ilerlerken, her adımında toprak sarsıldı ve bir tehdit havası yayıldı. Ciyes, arkadaşlarının yanında durdu, elinde silah olmasa da onlara destek olmaya kararlıydı.
Yaratık, bir an için durdu ve derin bir kükremeyle onlara meydan okudu. Komutan QDR ve muhafızlar, korkusuzca karşılık verdiler. Savaş başlamıştı. Kılıçlar ve pençeler çarpıştı, metalin çığlığı ve yaratığın öfkesi gökyüzünü doldurdu.
Ciyes, savaşın kenarında dururken, Merinda'nın kayboluşunun acısıyla doluydu. Ancak, yoldaşlarının cesareti ona ilham verdi ve içinde yeni bir kararlılık uyandı. O da savaşa katılmak, onlara yardım etmek için bir yol bulmalıydı. Bu savaşta, herkesin bir rolü vardı ve Ciyes de kendi yolunu bulacaktı.
Savaşın ilk çarpışmasında, yaratığın gücü muhafızları şaşırttı. Dev bir pençe darbesiyle, bir muhafızın kılıcını havada ikiye böldü ve onu savurarak uzağa fırlattı. Diğer muhafız, yaratığın ikinci darbesini güçlükle savuşturdu ama o da geriye doğru sendeledi. Komutan QDR, yaratığın göğsüne bir darbe indirmeyi başardı, ancak yaratık sadece hırıltıyla karşılık verdi ve onu da dev bir yumrukla yere serdi.
Yaratık, üç savaşçıyı da etrafa savurduktan sonra, gözlerini Ciyes'e dikti. Ciyes, korku ve kararlılık arasında bocalıyordu; elinde silah olmamasına rağmen, yoldaşlarının yanında durmak zorundaydı. Yaratık, ona doğru ağır adımlarla yürüdü, her adımında Ciyes'in umudu biraz daha sarsılıyordu.Ciyes, yaratığın gözlerindeki kızıl parıltıya bakarken, içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Savaşmayı bilmiyor olabilir, ama kaçmayı da reddediyordu. Yaratık ona yaklaştıkça, Ciyes'in içindeki korku yerini bir cesarete bıraktı. Belki de bu cesaret, Merinda'nın kayboluşunun acısından doğan bir isyandı. Karanlık yaratık, Ciyes'i yakaladı ve onu havaya kaldırdı. Ciyes, korku ve adrenalinle dolu bir hamleyle, yaratığın gözlerine parmaklarını soktu. Yaratık, acıyla kükredi ve Ciyes'i savurarak uzağa fırlattı. Ciyes, hızla dönen dünyasında, kontrolünü kaybetmiş bir şekilde uçarken, yaratığın öfkesinin yankısını duyabiliyordu. Yere çarptığında, her şey bir anda sessizleşti. Ciyes, gökyüzüne bakarak, yıldızların bile karanlıkta kaybolduğunu fark etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET KASABA
Fantasía(Yenilendi ve daha kapsamlı hale getirildi) 9 krallık.. Büyük bir savaş ve kara büyü.. Geçmişte kara büyüye verilen savaşı kazanan bütün diyarın orduları şimdi tekrardan aynı tehlikenin içerisinde. Tek yol Güneş Taşı'nı kullanmak. Kahramanımız Ciyes...