beş

9 2 0
                                    

¶

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes biraz çakır keyif olmaya başlamıştı. Ama Zey hepimizden çok içmişti. Üstelik içkiye dayanıklılığı benim bildiğim kadarıyla yok denecek kadar azdı, çok fazla içmezdi. Ebrar, Alkın'ın göğsüne yaslanmış bir şekilde etrafı izliyordu. Çınar ve Umut uzun zamandır bir şeyler konuşuyordu.

Başımı günün yorgunluğundan daha fazla taşıyamayacağımı farkettiğimde Emre'nin omzuna yasladım. Tam o esnada Zey anında ayağa fırladı. "Yeter, daha fazla dayanamayacağım!" diye bağırdı ve Emre'nin kolundan tutup benden uzaklaştırdı. Ardından ayağa kaldırdı. "Yürü, seninle konuşmalıyız!" Bağırıyordu ve sarhoşluğundan kaynaklı dedikleri doğru düzgün anlaşılmıyordu bile. Sonra bana dönüp "Seni daha sonra parçalayacağım yelloz!" dedi ve Emre'yi alıp uzaklaştı.

O bana yelloz mu dedi?

"Asıl ben senin kafanı parçalarım! Sen kimsin de bana yelloz diyosun!" diye bağırdım arkasından. Ama çoktan gözden kaybolmuşlardı bu yüzden büyük ihtimal beni duymadı.

"Sevgili kardeşim, ne zaman bana sevgilin olduğunu söyleyecektin?" dedi ablam.

"Hiçbir zaman."

"Ne!?"

"Olmayan şeyi sana neden söyleyeyim Ebrar?" dedim ve yeni gelen garsonun önüme bıraktığı bardağı kafama diktim.

"Bir tane daha." dedim garsona, başını sallayıp gitti.

"Nasıl yok?"

"Ebrar, Emre'yi nasıl hatırlamıyorsun? Hani benim sürekli yanımda olan adamı? Hatırladın mı?"

"Bu Emre, o Emre mi?" dedi şaşkınlıkla. Başımı evet anlamında salladım.

"Hazal, sen de mi rol yapıyordun?" dedi Çınar ve kahkaha attı.

"Evet, çok iyi rol yaparım. Oyuncu olacaktım da işte, şartlar el vermedi." dedim ve kibirle gülümseyip tırnaklarıma baktım. "Ne kadar sohbetinize doyum olmasa da artık odama geçmeliyim. Yarın için yoğun bir programım var. Hadi Ebrar." Garsonun ben konuşurken benim için getirdiği bardağı da içtim.

"Ebrar benim odamda kalacak." dedi Alkın.

"Hayır, kalmayacak."

"Evet, kalacağım."

"Ne gibi bir zarar olabilir ki?" dedi Umut.

"Tamam, öyle olsun. Ben de gideyim Ebrar'ın mezarını hazırlatayım o zaman." dememle ortam birden sessizliğe büründü. Alkın yalandan öksürdükten sonra konuşmaya başladı. "Ne demek istiyorsun Hazal? Ebrar benim yanımda kaldı diye ölecek değil ya?"

"Onu tek başına koruyamazsın. Yani ölecek Alkın."

"Ablanın ölümünden nasıl bu kadar kolay bahsediyorsun?" dedi Çınar. Ne kadar fark ettirmek istemese de bu konuşmanın gittiği yerden rahatsız olmuştu.

YakalamacaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin