¶"Eğitim falan istemiyorum Baras!"
Yirmi üç yaşındaydım. Kısa bir süre sonra da yirmi dört olacaktım ve ben Baras'ın yanından ayrıldığımda dokuz yaşındaydım. Tam tamına dokuz. O zaman babam olan Ferman Avcı sağ salim bulunduğum için mutluydu ama bir daha böyle bir durumda kalmamam için yanımda en az dört korumayla gezerdim. Onun için bu yetmemişti üstelik. Jimnastik, judo, okçuluk, silah sanatları dersleri almıştım. Ayrıca voleybola kişisel ilgim vardı ve babamın isteği üzerine de koşucuydum. Bunların hepsinden en az üçer madalya ya da kupam vardı. En iyi olmak zorundaydım.
Daha ne gibi bir eğitim alabilirdim? Üstelik Marmara Hukuk mezunuydum.
"Sana sorduğumu hatırlamıyorum."
Göz devirdim.
"Bu eğitim, savaş ne zaman bitiyor?"
"En az bir, en fazla üç ay sonra her şey bitecek ay ışığı. Senden tek beklediğim şey uslu bir kız olman."
"Daha çok beklersin!"
Yaslandığım koltuktan hızlıca kalktım. Onun koltuğunun arkasından geçip kapıları hızlıca ittirdim. Kapının önünde bekleyen Barın ve iki diğer koruma benimle beraber koridorda yürümeye başladı. Mekanın çıkışına geldiğimizde durup arkamı döndüm.
"Barın, benimle gel. Siz ikiniz ise içerdeki adamı fark ettirmeden takip edin. Akşam yanıma gelin ve neler yaptığını bana anlatın."
"Tamamdır Hazal Hanım."
Mekandan çıktım, kapıdaki vale anında kapıdan uzaklaşıp arabamı almaya gitti. Birkaç dakika bekledikten sonra geldi, arabadan inip kapıyı açtı. Gidip sürücü koltuğuna oturdum, vale kapıyı kapatıp kenara çekildi. Barın'da arabanın etrafından dolaşıp yanıma binince gaza yüklendim.
"Saat kaç?" dedim gözümü yoldan ayırmadan.
"İkiyi on geçiyor."
"Güzel, önce şirkete uğrayalım. Ardından babama." dedim. O, ona söylediğimi sanıyordu büyük ihtimalle. Ama ben kendi aklımda kurduğum planı unutmamak için dışımdan söylüyordum.
Yaklaşık on beş dakika sonra şirkete gelmiştik. Bu şirketin avukatlığını ben yapıyordum. Arabayı şirketin en alt katındaki otoparka park ettim. Arabadan inip asansöre ilerledim ve odamın olduğu katın tuşuna bastım. Barın da yanımdaydı.
Kata gelince asansörün kapısının açılmasıyla hemen indim ve odama girdim. Masanın başına geçip telefondan genel sekreteri aradım.
"Buyrun Hazal Hanım?"
"Bakmam gereken dostların hepsini getir."
"Tamamdır, hemen."
Telefonu kapatıp yerine koydum. Çok fazla şirkete gelip gitmediğim için kişisel asistanım veya sekreterim yoktu. Genel sekreter benim bakmam gereken dosyaları ayırıyordu. Acil olanlar olduğunda arayıp gelmemi istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakalamaca
General Fiction"Ne yapmam lazım?" "Tek yapman gereken mumu devirmek. Sonra her yer aydınlık olacak." Dediğini yaptım. Mumu devirdim. Ateş kendi etrafından başlayarak yayılmaya başladığında sevinmeye başlamıştım. Ta ki her yer yanana kadar. Alevlerin ortasında tek...