¶
"Tamam. İlgileneceğim."
Telefonu kapatıp cebime attım. Telefonda konuşurken alt katın koridorunda birkaç tur atmıştım. Şimdi tekrar salon kapısının önündeydim ve Furkan kapıyı açmıştı. Onun arkasından Bulut, Fener, Ahsen, Ceylin ve Doğukan salondan çıktılar. Ceylin ve Doğukan asansöre doğru, diğerleri de dışarı çıkıyordu. Furkan'dan önce önüme dönüp ilerledim ve evden çıktım.
"Arabamı getirin." dedim kapıda bekleyen adamlara. Sol tarafta olan başını sallayıp gitti. Onları beklerken diğerlerine göz attım. Furkan ve Bulut arka bahçeye, Fener ve Ahsen daha önce girmeye fırsatım olmayan kış bahçesine gidiyordu. Boş verip telefonumu geri cebimden çıkarttım.
"Emre aranıyor"
"Efendim Hazal?"
"Nerdesin?"
"Bizim şirketteyim... Biraz işim var."
"Tamam oraya geliyorum."
"Ne? Neden?"
"Birkaç konuşmak istediğim şey var. Ve biraz korumaya -daha çok ajana- ihtiyacım var."
"Tamam. Bekliyorum."
"Görüşürüz."
Telefonu kapatıp cebime attım. Arabamın gelmesiyle hızlıca yanına ilerledim. Vale inince bindim, kapıyı kapatıp arabadan uzaklaştı ve eski yerine geri geçti. Zaten çalışır durumda olan arabamın gazına bastım ve Emre'nin çalıştığı ama yüzde om beşlik kısmının ona ait olduğu koruma şirketine doğru sürmeye başladım.
Yaklaşık kırk dakika sonra şirkete gelmiştim. Şirketin altındaki garaja girip arabayı park ettim. İnip asansöre doğru yürümeye başladım. Otopark biraz dolu olduğu için sonlara park etmiştim. Kısa da olsa biraz işim sürecekti. Telefonu çıkarıp Emre ile olan konuşmaya girdim.
Siz: Kaçıncı kattasın, geldim ben.
Emre: Sen altıya bas. Bekliyorum.
Siz: Tamam. ✔︎✔︎
Telefonu cebime atarken, varmış olduğum asansörün düğmesine de bastım. Üçüncü kattaydı. Kısa bir bekleyişin ardından içi boş bir şekilde geldi. Binip altıncı katın tuşuna bastım.
Tam altıncı kata kadar ne güzel tek başıma gidiyordum ki, dördüncü katta asansörün durmasıyla dudak büzdüm. Kapılar açıldığında içeri Zey'in girmesiyle kısa bir şaşkınlık yaşadım. O da beni gördüğüne şaşırmıştı.
"Selam." diye mırıldanarak asansöre bindi. Konuşarak cevap vermek yerine baş selamı verdim. O da altıncı kata bastı ve ardından altındaki kapıları kapatmak için olan tuşa da bastı. Sanırım o da Emre'yle konuşacaktı. Umarım saçımı başımı yolmaya kalkmazdı, çünkü eğer o böyle bir şeye kalkışırsa kat ve kat fazla bir cevap alırdı benden. En son ben onların arasını düzeltmeye çalışıyordum ama o bana yelloz demişti!
Asansör durduğunda kapılar yavaşça açıldı. Kapının önünde bekleyen Emre, ikimizi de görmenin şokuyla ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Kıkırdayıp indim. Zey de benden hemen sonra indi.
"Sevgilim, nasılsın?"
"Geleceğini bilmiyordum." dedi Emre. Ardından Zey'i belinden kavrayıp kendine çekti ve alnına minik bir buse kondurdu.
"Birkaç işim vardı. Burada olduğunu öğrenince uğramak istedim." dedikten sonra bana döndü Zey. "Özür dilerim. Yanlış kelimeler kullandım."
İşte Zeynep'i sevmemin nedenlerinden biri de buydu. Hiçbir hakarete tahammül edemezdi, o akşam sinirli olması ve içkili olması ona ancak 'yelloz' dedirtmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakalamaca
Fiksi Umum"Ne yapmam lazım?" "Tek yapman gereken mumu devirmek. Sonra her yer aydınlık olacak." Dediğini yaptım. Mumu devirdim. Ateş kendi etrafından başlayarak yayılmaya başladığında sevinmeye başlamıştım. Ta ki her yer yanana kadar. Alevlerin ortasında tek...