"Ne yapmam lazım?"
"Tek yapman gereken mumu devirmek. Sonra her yer aydınlık olacak."
Dediğini yaptım. Mumu devirdim. Ateş kendi etrafından başlayarak yayılmaya başladığında sevinmeye başlamıştım. Ta ki her yer yanana kadar.
Alevlerin ortasında tek...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hazal Avcı
¶
Omzumdan dürtülerek uyandığımda yine bayıldığımı anlamıştım. Ben buraya gelmeden önce hiç bayılmazdım. Hatta bayılmak ne demek, buraya geldiğimde bir abiden öğrenmiştim. Şimdi yine o abi beni uyandırmıştı. Oda çok karanlık olmasına rağmem mavi gözleri sanki ışıkmışcasına parlayarak bana bakıyordu.
"Kahvaltını getirdim ama sen yine bayılmışsın. Bayılma artık."
"Ben nasıl bayılmam bilmiyorum ama."
"Uyu ve yemek ye. Böylece bayılmazsın."
"Karanlıktan korkuyorum."
"Karanlıktan değil, önce babamdam sonra da benden korkmalısın Hazal."
"Ama neden? Sen bana yardım ediyorsun Evren."
"Aksine. Seni korkutan şeylerin ve burda olmanın nedeni biziz. Karanlık bir hiç, senin ışığın karanlığı aydınlatır ay ışığı ama bizden kurtarmaz."
(...)
Asansöre ilerledim ve düğmesine bastım. Asansör alt kattan geldiğinde Baras'ı içeride duvara yaslanmış bir şekilde görünce kısa bir şokun ardından asansöre binip kendi katıma bastım.
"Odanın yanında benim için oda hazırlaman ne güzel."
"İleri görüşlülük diyelim. Evime konacağını tahmin etmiştim." dedim ve kibirli gülümsememi takındım.
"Fazla kibirli değil misin? Bu kadar kibir bana bile fazla." dedi Baras, kaşlarını havaya kaldırarak. Derin bir nefes çektim içime.
"Ne zararı olabilir ki?"
"Kibir, şeytana özgü bir şey. Sürekli kibirle gülümseyip şeytanı yanında tutuyorsun." dedi. Asansör kapısına bakan bedenimi ona doğru döndürüp arkama yaslandım. "Tabi yanında olan tek şeyler kibir ve şeytan değil. Kafanda sürekli tilkiler dönüyor ve hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor."
"Şeytan, kibir, tilkiler ve ateş. Onların hep yanımda olması lazım zaten." dedim, asansör sonunda durduğu için asansörden indim ve odama doğru ilerlemeye başladım. Baras'da arkamdan geliyordu. Kapıyı açıp odama girdim, cam kenarındaki tekli, iki tane olan koltuklardan birine oturdum. Baras da odaya girip kapıyı kapattı ve diğer koltuğa oturdu.
"Açıkla."
"Neyi?" dedim ve arkama yaslanıp bacak bacak üstüne attım. O da arkasına yaslandı ve kollarını koltuğun kernarlarına koydu, hafifçe de bacaklarını ayırdı.
"Şeytan, kibir, tilkiler ve ateş? Neden yanında olması lazım?" Derin bir nefes aldım. Öğrenmeden susmayacak ve hatta gitmeyecek gibi duruyordu. Zaten açıklasam da bir şey kaybetmezdim. En azından başımdan giderdi. Aklımda toparlayınca en kolayından açıklamaya başladım.