17.BÖLÜM - İLKNUR

113 12 1
                                    

Yine ben yine bennnn şirin bir bölümle geldimmm satır arası yorumlarınızı bekliyorum ve keyifli okumalarrrr✨💖


İnsan bir darbe aldıktan sonra da her şeye sıfırdan başlayabiliyormuş. Ben, hayatta önce bunu çok küçük yaşlarda öğrendim ve sonra daha güçlü büyüdüm. Yaşadığım her şey beni büyütüp böyle bir insana çevirdi; dışarıdan bakanlar için sessiz, soğuk ve dik başlı ama içeride hiçbir şey öyle değildi. Mesela sevdiğim herkesin yanında küçük bir kız çocuğu oluyorum. Dilimden dökülen her şey içimdeki çocukluğu dışarı vuruyor.

İnsanoğlu hayata ağlayarak başlıyor fakat bir ağlayıp beş gülüyoruz. Benim için her şey düzlükten ibaretti. Dümdüzdü. Sadece belirli bir çerçeve içerisinde yaşıyordum. Sonra buraya geldik; benim bütün düzlüğüm yokuşlara döndü. Bir bakkal kapısından aldığım darbeyle her şey değişti ve ben yüz seksen derece döndüm ve yönüm değişti. O vardı şimdi ve bu benim için büyük bir şey; böyle bir şeye dahil olmak belki de hayatımda yaptığım en delice şey ve gerçekten de birdenbire oldu.

Dünden sonra odama geçmiş ve daha çıkmamıştım. Bu hafta kafeye gitmeyeceğim; sanırım biraz buna ihtiyacım var. Artık her şeyle mücadele edemeyeceğimi ve ne yaparsam yapayım akışa müdahale edemeyeceğimi de kabullenmiştim. Dışarıdan hayat tozpembe görünüyor olabilir ama hiçbir şey o kadar çocuksu ve saf değil.

"Gök," diye şakıdı İlknur odamın kapısını açarken. Burada kalmıştı ve ben odama geçtiğimde annemle beraber ikisi evi toparlayıp öyle uyumuştu. Bugün İlknur'da bir tuhaflık var ve ben bunu gözlerinden bariz okuyabiliyorum. Anlatmıyor ama içinde kanayan bir noktaya el sürülmüş gibi bir hali var.

"Sen bana bak bir, Nur," kolundan tutup onu kendime çevirdiğimde anlamsız bakışlar atmaya başladı ama ifadesini sabit tutamadı. "Anlat," sustu. O susuyorken bile ben içindeki o yarayı görüyorum. Kanıyor muydu? Elbette, hatta belki de hayatı boyunca o yara kabuk bağlamayacak.

"Kızı ve oğluyla," diye mırıldandığında hemen anladım. "Fotoğraflar paylaşmış Gökşin." Şimdi tam olarak o yaraya ben çıplak elle dokundum. Canı çok yandı. Sanki o yaraya ilk ben tuz basmışım gibi sarsıldı. "Ben yokum. Ben kabullenmeyen kız çocuğuyum. Beni unutmuş. Gökşin, babam hayatına kaldığı yerden devam ediyor. Ben onun hayatında bir kara nokta gibiydim ve eninde sonunda silinip iz bırakmadan kayboldum." Gözleri dolarken başını tavana kaldırdı.

Bir süre öyle bekledi. Ağlamamak için verdiği o mücadele mağlup oluşuyla son buldu. Titrekçe nefesler alırken ,yanaklarına düşen yaşlara baktım. Şimdi çekip ona sarılsam daha çok ağlar ama sarılmama öyle büyük bir tepki verirdi ki, ne yapacağımı bilemez bir halde bekledim. Şimdi; İlknur'un her düşüncesi bir bıçak gibi kafasını oyuyor. Sözler ona artık fayda etmez çünkü o yarayla yüzleşmesi gerekiyor.

"Hiç mi?" Sesi küçük bir kız çocuğunun sesi gibi saf ve pak çıktı. Oturup onunla saatlerce ağlamak istedim. "Sevilecek biri değil miyim? Babam beni niye sevmedi?"

Kelimeler keskindi. Keskin ve acıtıcı. Şimdi onun dilinden düşen her kelime bir cam parçası olup göğsüme saplandı. Benim içim kanla dolarken, Fatih amcanın senelerdir vicdanı yoktu. Kızını merhametiyle beraber kapının önüne bırakmış ve bir daha arkasını dönüp bakmamıştı. İlknur, onun kanından, canından bir parçaydı ama onu yok sayıyordu. Gözünde bir kızı yoktu.

"Ağlama lütfen Nur'um. Sen benim kız kardeşimsin."

Başını ağlarken iki yana salladı. "Bu öyle bir şey değil Gökşin," adımı sadece böyle anlarda keskin ve tok bir tonda dile getirirdi. "Bu çok başka; bu konuda empati yapma. Senin de üzülmeni istemiyorum." Göz pınarları yaşları daha fazla tutamayıp serbest bıraktı. İlknur'un gözlerinden düşen her yaş isyandı. Bir baş kaldırı vardı ama karşı cephe bomboştu. Savaşacak hiçbir şey kalmamış.

KUTUP YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin