10.BÖLÜM - GÖRÜŞELİM

181 20 3
                                    

Sizleri hiç tutmadan bölüme alayım. Keyifli okumalar

Bin kez kafamda aynı cümle yankılandı. Bin kez hem de. Sokağın kenarında öylece durmuş söylenen cümleleri sindirmeye çalışıyordum. Görücü demişti annem. Nermin teyzeler. Onlar görücü olarak gelecek. Bana gelecek. Ulaş için bize gelecekler. Nefesim daralırken aynı zamanda ellerim titriyordu. Neden en son öğrenen ben oluyorum? Neden herkesin seçimlerime müdahale etme hakkı oluyor anlamıyorum.

Oysa ben hiçbir şey istemiyorum.

"Hayır," dedim oldukça katı bir sesle. "Hiç kimseyi istemiyorum."

Çoğu zaman ne hissedeceğimi kestiremem. Aslında bu bir çeşit duyguları bastırmak gibi bir şey ve ben bu yaşımda da birçok şeyi hâlâ bastırıyorum. Hisler; ucu bucağı bilinmeyen hisleri bastırmakta fazlasıyla başarılıyım. Ben ilk defa bundan dolayı rahatsızlık hissediyorum. Neyin içinde olduğumu bilmiyor olmak, adımlarımı yavaşlatırken yutkunmaya yeltendim ama bu benim için oldukça zor. Sanki üst üste yutkunursam her şeyi bir kere de sindirebilirim. Fakat öyle değil.

Ne yaparsam yapayım yüzleşmeden hiçbir şeyi geri plana atamıyorum. Yutkunmak bile yetersiz hissettirirken az önce söylenenleri algılamaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü anlayamadım. Neyi ne için yapıyorlar hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum. Beni anlamak bu kadar zor mu gerçekten? Bir insanın ağzından çıkan iki cümleyi yan yana getirip ne hissettiğini anlamak gerçekten imkansız mı? Bunu merak ediyorum.

"Gökşin," dedi annem dakikalar sonunda. En sonunda konuşmaya yeltendi. "Neden bu kadar önyargılı yaklaşıyorsun annem?"

Sesli bir şekilde ofladım. İçimdeki her şeyi, bir tek oflamaya sığdırmak ister gibiydim ama öyle olmazdı. Olmayacağını adım gibi biliyorum.

"Sen beni neden anlamak istemiyorsun anne? Gerçekten ben neden sen tarafından net bir şekilde anlaşılmıyorum?"

Hemen gözleri puslandı. Harelerine yaşlardan dolayı bir kilit çekildi ve bu beni geriye itti. Bu benim en zayıf anım işte. Annemin tek bir damla gözyaşı, kendimi savunduğum cephemden çekilmem için yeterli oluyor.

"Kızım ben sadece tanış istedim. Nermin teyzen çok ısrar edince Ulaş istiyordur dedim."

"Hah," dedim sinirle. "Oğlu istemiyor ama kadın beni zorla alıp." Daha fazla devam etmedim. Sinirle saçlarımı çekiştirdim. "Anne," diye mırıldandım. "Ben kimseyi istemiyorum. Hiç kimseyi anlatabiliyorum değil mi?"

Sessizce başını sallayan anneme üzgün bakışlar attım. Artık boğuluyorum. Bu öyle böyle değil. Buraya geldiğimde, kendimi yeni bir sayfada soluklanırken bulmuş ve tekrardan başlamıştım ama her şey benim çizgimde ilerlemiyor. Başımda bir komşunun oğlu eksikti onunla da çok kibar -ama ne kibar- bir tanışma geçirmiştim.

"Sema teyze."

Ne derler; iyi insan lafının üstüne gelir yoksa iti an çomağı hazırla. Sanırım bu iki cümle arasında mekik dokuyabilirim ama hangisi uyuyor bilemem. Arkamı döndüğümde onu gördüm. Üzerinde lacivert bir mont ve koyu lacivert tonunda pantolon vardı. Gözleri yine bildiğim kahveler. Biliyor muyum bilmiyorum ama hareleri bana acı kahveyi hatırlatıyor. Oldukça koyu ve iç geçirten bir türden. Siyah saçları olduğu gibi ve dağınık. Sanırım biraz uzatmış. Sivri yüz hatları onu daha çok sert gösterirken, karşımdaki adamı çok fazla incelediğimin farkına varıp gözlerimi kaçırdım.

"Bir şey mi oldu?" derken yüzünde garip bir ifade vardı. Merak mı yoksa endişe mi çözemedim ama içten içe endişe olsun isterdim.

Ve kabullendiğim tek bir gerçek var; o da bu adamdan ne kadar kaçarsam o kadar ona doğru çekildiğim.

KUTUP YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin