Sınıfa giren hoca ayağa kalkan öğrencilerini oturtmuş, çoğu kişinin olmadığını farkedince kaşlarını çatmıştı. Koskoca sınıfta Hyunjin, Chan, Minho, Seungmin, Yuqi, biraz hasta da olsa Beomgyu vardı sadece.
"Çocuklar diğerleri nerede?"
"Hocam onlar komple haslandılar" dedi Yuqi. Orta sıranın en arkasında oturuyordu, önündeki tüm sıralar boştu. "Ben ve Beomgyu da gripiz ama diğerlerinden daha hafif""Çocuklar ben 6 kişiyle nasıl ders işeyeyim? Serbestsiniz ancak ders saatinde sınıfta olmaya çalışın."
"Peki hocam"
En önde oturan Chan ve Hyunjin kalktı, Yuqi'nin önündeki sıraya geçtiler. Seungmin de Yuqi ile sırasını birleştirdi, Beomgyu da Yuqi'nin yanına geçti. "Malsınız yemin ederim, şimdi en az 1 hafta gelemeyecekler"
"Emin olun ikiniz olsaydınız bize katılırdınız" dedi Chan. "Siz ne yaptınız bu arada?"
"Annelerimizin mezarına gittik, alışverişe çıktık işte fazla garip bir şey olmadı" Minho, Chan'a bakmış elinin Hyunjin'in dizinde olduğunu görmüştü. "Sizin hasta olmadığınıza sevindim, yakınlaşmışsınız bu arada"
"Evet zayıflayan arkadaşlığımızı düzelttik"Bunu derdemez Hyunjin ona bakmış, ardından başını önüne eğmişti. Beomgyu onlara biraz uzak kalsa da arkadaşının dolan gözlerini görebiliyordu.
"Arkadaş?" Dedi Seungmin. Hyunjin'in çaresizliğini gördüğünde dayanamadı, "Dün gece ikinizde mutlu mutlu uyuyordunuz"
"Hyunjin'i yalnız bırakmak istemedim çoktan uyuyup kalmıştı. Normalde kalmazdım bile"
Hyunjin bi anda ayağa kalktı, "Benimle uyumak istediğini sen söyledin!" Dedi kısık bir sesle.
"Üşüyordun çünkü ne yapsaydım Hyunjin?"
Dolan gözlerini saklama ihtiyacı duymadı Hyunjin, Beomgyu'nun yanına geçmek için hamle yaptığında Yuqi Chan'ın yanına geçti.
Konuşmuyordu Hyunjin, boş bakan gözleri Yuqi'nin botlarında takılı kalmıştı. "Çok kabasın" dedi kendisine yaslanan Hyunjin'i kastederek. Chan'a karşı sinirli sinirli bakıyordu Beomgyu.
"Ben bi tuvalete gideceğim" Minho ayağa kalktığında Seungmin'in bacağında olan eli boşluğa düşmüş, başını sallamıştı yavaşça.
Sohbet etti küçük arkadaş grubuyla, Minho daha gelmemişti. Minho'nun yaklaşık 10 dakika sonra üstü başı dağınık bir şekilde gelmesiyle hemen ayağa kalkmış, dudağı patlamış sevgilisinin yüzünü tutmuştu hocanın olmasını önemsemeden. "Minho, noldu sana?" Endişeyle sorduğunda Yuqi merakla Minho'nun yüzüne bakmış, "Seung sonra sorarsın revire gidin bence" demişti
Kolundan tuttu Seungmin, sınıftan çıktı hoca telefonuyla oylanırken. "Noldu?" Dedi kısık sesle. Sınavlar bittiğinden ve okul kuralları biraz olsun gevşediğinden revirde hemşire bulmak zorlaşıyordu artık. Sedyeye oturan Minho'nun cevap vermeyişi onu sinirlendirdiğinden kaşlarını çatmış, dudağını oksijenli suyla temizledikten sonra hafifçe öpmüştü yaralı yeri. "Yere mi düştün?"
"Hmm, hm"
Başını inanmışçasına salladı Seungmin. Minho yalan söylemeyi beceremezdi, ama bildiği her hangi bir şeyi iyi saklardı. Çocuk mu kandırıyorsun, diye düşündü içinden ancak bir şey söylemedi. "Yurda dönsek hoca farketmez bence, Beomgyu'ya söylerim çantaları getirir"
"Olur" diye mırıldandı Minho, okulun içindeki gezinen nöbetçilere farkettirmeden yurt koridoruna girdiler. İçeriye girdikleri anda Soobin'in saçlarını okşayan Yeonjun onlara bakmıştı. "Dersten mi kaçtınız siz?"sorgulayıcı bakıyordu, gözleri kıpkırmızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vâvelya |2min
FanfictionO çocuk duygusuzun teki, ağlamıyor bile. Ama gözleri, gözleri çok şey anlatıyor, içindeki çığlıkları görebiliyorum. Texting, düz yazı #1seung 「18.07.24」 #1leebit 「23.07.24」 #1stray 「07.09.24」