"Minho ortada yok ve sen onunla yaşamak için ev mi aldın?"
Yuna boş zemine uzanmış, yüksek tavana bakıyordu. Soobin kızın koluna ayağıyla vurdu, "Sence?" Dedi. "Minho geri geldiğinde yurda giremez okulda değil kaydı"
"Eşyalar?" Diye sordu Chan. "Sen her şeyi düşünmüşsündür. Ama anlamıyorum Minho yokken ilk yaptığın şey ev almak mi cidden? Hiç mi yerini öğrenip yanına gitmedin?"
"Başımı şişirdiniz" dedi Soyeon. "Seungmin anlatacak amına koyayım bır bır bır bi susmadınız"
"Teşekkür ederim" de Seungmin. Diğerlerine kıyasla enerjisi yoktu. "Yerden ısıtması çalışır birazdan. Aslında ben bir şey yaptım..."
"Naptın?"
Kafası çok doluydu, "Şehirde bir apartman var, apartmandaki tüm daireler benim artık"
"Ne?!" Hepsi bir anda ayağa kalkmıştı. Chan gencin önüne çekmiş, omuzlarından tutup sarstı hafifçe. "Oğlum sen iyi misin kendine gel!"
Başını kaldıran Seungmin'in ağlıyor olması bozguna uğratmıştı onu. "Değilim..." hıçkırdı kendini tutamayıp. "O daireler sizin olacak, delirmedim de. Minho olmadan bu haldeyken hepiniz olmadan ne yaparım ben? Hastalıklı gibi sizi kaybetmekten korkuyorum, o yüzden vereceğim bu evleri. Ailenizle ben konuşurum ama gelecek yıl tekrar...anladın sen işte. Biriniz yurtdışına taşınacak belki, yollarımız ayrılacak ve ben bunu istemiyorum.Hem zaten satın aldım sayılmaz, mirastaki haklarımdan birisiydi"
Chan sıkıca ona sarıldığında gözyaşlarını omuzlarına döktü, boynuna sardı kollarını. Sarılmaya gerçekten çok ihtiyacı vardı ve bunu daha yeni yeni farkediyordu.
"Su iç, tıkandın" Soobin suyu getirdiğinde içti ağır ağır. Bu sırada Yuna neşeyle yerden kalktı. "Bir kaç kişi senle Minho'yu ararken biz de kendi dairelerimize eşyalarımızı alırız temizleriz apartmanı. Sadece kendini biraz iyi hisset Minho koskoca bir adam sonuçta kaçırılacak değil ya?" Kolunu tuttu Seungmin'in. Soyeon girdi araya "Şuan arasam hepsi ne yapar ne eder kaçarlar okuldan sırf senin için. Gelmek istedi hatta çoğu seni merak ettiler. Birbirimiz için her şeyi yaparız, en büyüğümüz olsun en küçüğümüz olsun. Kendi başına kalkmaya çalışma bu yükten."
"20 kişiyiz" dedi Soobin. "Sevincin sevincimiz olur üzüntünü de zaten görüyorsun" dedi o da aynı şekilde burukça gülümseyerek. "Minho'yu bulacağız ve yazın o apartmanda oturacağız hepimiz. Biraz rahatla sadece."
"Teşekkür ederim" gözyaşlarının arasında sarıldı arkadaşlarına, bu sırada kapının zili çalmıştı. Nakliyecilerin geldiğini gören Chan kapıyı açtığında adamlar tek tek eşyaları içeriye bırakmaya başlamışlardı.
"Neden bu kadar çok harcama yapıyorsun?" Soobin'n fısıldamasıyla irkildi Seungmin. "Babam kartımı her an iptal edebilir" dedi çaresizce. "Ben Minho'ya hakkettiği hayatı verip benimle çocukluğunu yaşamasına izin vermek istiyorum."
"E biz ne güne duruyoruz Seungmin?"
"Eğer sizden bir şey istersem kendimi eksikli hissederim. O her ne kadar bilmese de annesini annem yapmak istedim bir tane annem olması yetmedi bana. Aç gözlüydüm Soobin, ama ondan bilmeden de olsa çaldığım şeyleri vermem gerekiyor"
"Bak bilmeden diyorsun" diye çıkıştı Soobin. "4 yaşına kadar olaylardan bihaber büyüdün. Bunun için kimse seni suçlayamaz hata bile yapmış sayılmazsın salak!"
"Belki de haklısın, ama ne bileyim. Kötü hissediyorum kendimi. Bi de Minho'yu bodrumdan kurtarabilme ihtimalim vardı of!"
"Kurtarabilme?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vâvelya |2min
FanfictionO çocuk duygusuzun teki, ağlamıyor bile. Ama gözleri, gözleri çok şey anlatıyor, içindeki çığlıkları görebiliyorum. Texting, düz yazı #1seung 「18.07.24」 #1leebit 「23.07.24」 #1stray 「07.09.24」