sen hikâyemsin benim

708 95 20
                                    

Derken başımı kaldırıp etrafa bakıyorum, ortam süt liman. Tekdüzelikle kafayı sıyırıp çıldırmaya ramak kalmışken, batıl bilimin uydurduğu üç beş sendroma bağlıyorum durumumu.

'Travma yaşayan bir paranoyak '
...
...
...

Gözlerinde harikalar barından bir kadın girmişti hayatıma uzun zaman önce.
Anaların huzuru öbek öbek doğurduğu bir yerde.
Anadolu'nun ismi unutulmaya yüz tutmuş bir sahil semtinde.

Onu karşıma çıkaran her neyse muhteşem bir şeydi. Ona sevdalanmıştım, ona gıpta ettim hep. Ondan öte, ondan ileri.. Tesadüflerle pek olmazdı alışverişim, haliyle metafiziğin gizemine bağladım bu işi.
Gelişi, damağıma
en sevdiğim yemeğin apartman merdivenlerini tıka basa dolduran o muazzam kokusunu ikram etmişti.. Gelişi, kulağıma
bitmesini hiç istemediğim şarkının lezzet dolu tınılarını serpiştirmişti.
Ve
Gelişi, 'neşe elbisesini nakış nakış yüreğime dikmişti.'

Kendimi çok iyi hissettiğim yıllardı. Her şey yerli yerindeydi, her şey düzen içinde. Kimsenin ölmesini istemiyor, haz alıyordum her doğan bebekten.. İnsanları seviyordum hiç bir beklenti içine girmeden.
Sevdim can taşıyan her şeyi, sevdim sayesinde kuşları, böcekleri hatta yüzlerce çeşit bitkiyi de.
Botanik ilmine bile merak sardım onun yüzünden. Zat-ı pakına ithaf ederek yazdığım her bir mısra, her bir çiçeğin izdüşümüydü onda.
En çokta papatyaya benziyordu beyaz ve ince teni..
Hani bir de tebessüm etti mi,
binlerce krizantem çiçeği yeşerirdi yüreğimin en mahrem tepelerinde.

Annemin 'o tabaktaki yemek bitecek'li yıllarına gittim sayesinde. Kirlenmeyenlerin daha ölmediği, temizlerin boy boy yetiştiği yıllar..
Huzur kumaşını dikti ömür gömleğime.
Kaynağı temiz, suyu kristal berraklığında bir kalbi vardı yüzü bahar kokan sevdiğimin.

Ondandı galiba ona çarpılıp kalmam.
Ondandı galiba bu sarhoşluğum..

Ve bir sabahın kör olası sehrinde yetim kaldım ona ben.
Daha yaşanması gereken yüzlerce ayımız varken, ayrılığın en acımasız katile dönüşüp bizi tenhada vurmasıyla yok olduk. Çağlardık, binlerce küçük saniyeye dönüştük birden.
Zaman ile mekan anlamını yitirdi, girdim arafa..
Savrulduk dört bir tarafa.

Halbuki
aşkın ilk düğmesini de doğru iliklediğimize inanmıştık ikimizde. Neydi yanlış giden ?
Neydi bizi, bizden eden ?

Ardınsıra çok bezdim bu âlemden. Bizi kirleten insanlara kinlendim. Böcekleri de sevmez oldum zamanla.. Artık öten muhabbet kuşları neyime !!
Ve
Çiçeğin hiçbir hükmü kalmadı yüreğimde. Her gördüğümü ayaklarımla bastırıp öldürüyorum.
İçimde bir tane sevgi belirtisi göstermeden..
Dişlerimi sıka sıka öldürüyorum.
Diyorum ki sen olmayınca papatya'nında canı cehenneme.. !!

Ruhum iyice bozuldu.
Küf tutmuş nimete döndüm sanki.
İçten içe bozuluyorum.
İçten pazarlıklı arkadaşlarıma göre halim içler acısı.

Haklılarda muhtemelen..
İyi değilim, iyi olacağım da yok. antidepresanlarda işe yaramıyor artık.
Gittin,
bütün iyi niyetlerimi dar ağacına gönderdim gidişin hürmetine.
Şimdi anlamsızım her şeye.
Anladım, bu sızım bedel her şeye..

Bir ben savaşını veriyorum sensizliğin. Şu koyu tenli bir ben..
Senden sonra kırıntılarında tek tek gitti, Bilesin. Onlarsızlık ne kötü şey öyle..

Bağırıyorum, haykırıyorum kimse duymuyor beni. İnsanlık çığlığıma sağır.

Derken başımı kaldırıp etrafa bakıyorum, ortam süt liman. Tekdüzelikle kafayı sıyırıp çıldırmaya ramak kalmışken, batıl bilimin uydurduğu üç beş sendroma bağlıyorum durumumu.

'Travma yaşayan bir paranoyak"

aşk'ın 3 hali (tenin, terin ve saç tellerin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin