Bu da geçer mi sevgilim?

55 8 85
                                    


Sabah kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Ardından mutfağa doğru yürümeye başladım. Babaannem yine harikalar yaratıyordu. Mutfağa girdiğimde babaannemle sarıldık, günaydın öpücüğü bıraktıktan sonra babaannem konuştu.

"İki arkadaşınız daha geldi kuzum balkonda oturuyorlar. Git şu bizim koca Mehmet'i de uyandır da arkadaşlarının yanına gelsin." Dediğinde kafamı aşağı yukarı salladım. Salona girdiğimde ikisi camış gibi (kelimenin tam anlamıyla) yatıyorlardı. Tek farkları Emre'nin uyanmış telefonla oynuyor oluşuydu.

"Günaydın." Dediğinde işaret parmağımı dudağıma götürdüm ve abimi işaret ettim.

"Aşkım dur o uyanmadan bir kere öpeyim." Dediğinde nah çektim.

"Affetmedim daha."

"Ya bir de Türkiye'de adalet var derler? Nerde feraset? Nerde siyaset?"

"Ebenin amında aşkım bi sus ya."

"Tamam." Yattığı yerde dikelip oturur pozisyona geçti. Bende mutfaktan getirdiğim bardağın içindeki suyu abimin suratına boşaltmakla meşguldüm.

"Naz ananı avradını sik" ağzına yuvarlayarak yarım yamalak konuştuğu şeylerle Emre yarıla yarıla gülüyordu. Aynı şeyleri abim, karnının üzerine oturduğumda da söyleyemeyecekti. Karnına çıkıp bir anda oturduğumda bu sefer gözlerini açtı.

"O eskidendi canım, şimdi kilo vermişsin dayanırım."

"Isırırım ki" deyip kolunu ısırdığımda doğruldu.

"Tamam tamam TAMAM KALKTIM" Biz Emre'yle yarılarak gülerken içeri babaannem girdi.

"Mutfağa geçin hepiniz. Hadi marş marş." Dediğinde ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Kapıdan geçerken babaannemin yanağına bir öpücük kondurup mutfağa geçtim. Hürkan'la Yex balkonla mutfak arasında mekik dokuyor, babaannemin masayı hazırlamasına yardım ediyordu.

"Ya işte benim favorilerim ya. Çok özlemişim sizi çok." İlk önce elindeki saklama kabını masaya bırakan Umutla, ardından da Hürkan'la sarıldık. Abimler de balkona çıktı.

"Çok güzel esiyor oğlum. Keşke İstanbul da böyle olsa."

"İstanbul'da değil sizin evde problem var anasını satayım. Yeni ev alın lan kendinize." Hürkan konuşurken balkona babaannem girdi.

"Şşt. Onlar nasıl laflar öyle. Bir daha duymayacağım." Dediğinde Hürkan güldü. Abim Hürkanı daha önceden babaannemle tanıştırmıştı.

Biz kahvaltı ederken benim telefonum çalmaya başladı.

"Emre uzatsana telefonumu." Dediğimde Emre önce ekrana baktı.

"Mert arıyo, o değil de bu si-"

"Sinyal diyo az çekiyor senin telefonunda. Nasıl çalıyor bu sinyalle telefon ya?" Umut Emre'nin elinden telefonu alıp üstüne 'sik kafalı' lafını kesince içime soğuk sular serpilmişti. Umut'a elimle kalp işareti yaptığımda elini kalbine koyup 'bacımsın' işareti yaptığında güldüm.

Telefon çalmayı durdurduğunda ayağa kalktım.

"Telefonla konuşup geliyorum hemen."

"Bende gelcem." Emre ayaklanıp peşimden gelecekken babaannem tuttu.

"Otur sen konuşcaz seninle." Emre babaannemin tehtidvari bakışlarını yakaladığında 'peki' deyip geri oturmuştu. Odama geçtiğimde arayıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Alo, merhaba. Kusura bakma az önce müsait değildim."

"Yo yo problem değil. Şey soracaktım ya, bu akşam sahile falan gidelim dedik, bi ufak su mu. Fulya abla da tek kız olcam gelmem dediğinde tuğkan abi dedi bi Nazı arayın sorun, ona göre." Mert konuşmaya devam ederken sözünü kestim.

Köpük (My Friend's Sister)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin