Tünelin Hayaletleri

51 38 3
                                    

Kael, kaosunu dindirmek için zorlu bir eğitime girerken, Enel ve Hanna Solaria Eğitim Kampına doğru ilerliyorlardı.

Enel, bir an için düşüncelerinden sıyrılarak, " Kael'i nereye götürmüş olabilir?"

Hanna, ilk defa Enel ile birlikte Solaria sokaklarında yan yana yürüyordu. İstemsiz bir şekilde bu durum, onun içinde derin bir huzursuzluk yaratıyordu. Enel, toplumun gözünde bir hainin oğluydu; onunla birlikte görülmek, Hanna'nın ailesinin itibarına leke sürebilirdi. En önemlisi sosyal çevresinde dışlanmasına neden olabilirdi. Ama Enel sadece bir hainin oğlu değildi, aynı zamanda Hanna'nın en yakın arkadaşıydı. Zor zamanlarda birbirlerine destek olmuş, neredeyse ölümle burun buruna gelmişlerdi. Bu dostluk, Hanna'nın kalbindeki çatışmayı daha da karmaşık hale getiriyordu. "Tanrım.." diye mırıldandı.

"Hey, sana diyorum!" Diye tekrarladı, Enel.

Şaşkınlıkla Enel'e döndü, " Bana mı diyorsun ?"

Enel, gözlerini kısarak azarladı. "Aklın nerelerde senin? Yura diyorum. Acaba, Kael'i nereye götürmüş olabilir?"

Hanna, başını öne eğerek konuştu. "Bilmiyorum.. bildiğim tek şey ikisininde birbirinden tuhaf olduğu."

Enel, göğsünü kabartmış kararlı ve emin adımlarla ilerliyordu. " İçimde kötü bir his var, Hanna. O hali, aklımdan bir türlü çıkmıyor. O başıboşu sadece tek bir yumrukla öldürdü. Bu durum sana da tuhaf gelmiyor mu?

Hanna, neredeyse fısıltı halinde mırıldandı: "Az önce dedim ya..." Saçları yüzüne düşmüş, gözlerini saklıyordu.

Enel, " biliyorum. kesinlikle birşeyler saklıyorlar .."

Tam o anda, ileriden gelen bir ses Enel ve Hanna'yı irkiltti. İkisi de aniden sesin geldiği yere doğru döndüklerinde karşılarında onlara doğru bakan bir grup genç vardı.

"Çocuklar, şu Hanna değil mi?
"Heeey! Hanna! Onun yanında ne arıyorsun?"

Etraflarındaki insanlar aniden bir sessizliğe bürünmüş, Hanna ve Enel'e doğru meraklı bakışlar fırlatıyorlardı. Grubun başındaki genç, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle Enel ve Hanna'ya seslendi. "Harika bir ikili olmuşsunuz, Hanna!"  Demesiyle grup kahkahalar atmaya başlamıştı.

"Olamaz..." diye mırıldandı Hanna, sesi neredeyse duyulmazdı. Yüzünü kaplayan saçlarının ardına daha da gizlenmek ister gibi bir hali vardı. Kalabalığın gözlerinde beliren yargı ve alay, onun içinde utanç ve korkunun birbirine karışmasına neden oluyordu.

Enel, o an Hanna'ya göz ucuyla bakarak yanında olduğunu hissettirmek istedi. Onuzları dikleşti, Beli daha da doğruldu ve yere daha da sağlam basmaya başladı. Yabancı sesin taşıdığı küçümseme ve alay, içindeki öfkenin kabarmasına neden olmuştu. Hanna'nın yanındaki varlığı, onun sosyal çevresinde hoş karşılanmayacağını biliyordu, bu yüzden her zamankinden daha da gergindi. Kaşının bir tanesini kaldırdı ve kafasını geriye doğru verdi. " canınıza mı susadınız lan?"

Grubun önündeki gencin kahkahası, Enel'in tepkisiyle sona erdi. Yüzü aniden ciddileşti ve Hanna'ya baktı. "Ailen, bir hainin oğluyla takıldığını duyduğunda bunu hoş karşılamayacak, Hanna."

"Haa..? Hainin oğlu mu..?" diye seslendi Enel, bu iki kelime ağızdan dökülürken zaman adeta durmuştu. Bedeninden yükselen öfke, zihnini ele geçiriyor, damarlarında dolaşan bir ateş gibi kalbini alevlendiriyordu. Bir ayağını öne doğru attığında, bu adım yalnızca bir hareket değildi; aynı zamanda kendi onurunu savunma arzusunun dışa vurumuydu. Ayaklarının altındaki kaldırımlar anında ince bir tabakaymış gibi parçalara ayrılmıştı. "Sizi şımarık veletler! Kafalarınızı ezeceğim!"

Jeager: Adaletin İki YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin