Asteria İmparatorluğu'nda derin bir şok ve kargaşa hüküm sürüyordu. Tark ırkının ani ve acımasız saldırısı, Asterialıları derinden sarsmış, galakside kurdukları düzen ve dengeyi tehdit altına almıştı. İmparatorluğun dört bir yanında korku ve belirsizlik yayılıyor, halk arasında endişe ve huzursuzluk artıyordu. Bu yeni ve gizemli düşmanın, galakside bıraktığı izler, asterialıları daha da öfkelendiriyordu.
Bu umutsuzluğun içinde, asterianın önde gelen bilim insanlarından Acarion ve Elara, yoğun bir çalışmanın içindeydiler.
Elara, Tanrı Yıldızı'nda keşfettiği kadim sütunun üzerindeki sembolleri incelerken, her bir kıvrımda saklı olan gizemi çözmeye çalışıyordu. Gözlerindeki derin odaklanma ve içinde kabaran merak, onu bilinmeyen sırların eşiğine sürüklüyordu. Parmakları, dikkatlice semboller üzerinde gezinirken bir an duraksadı. Gözleri, taşın üzerindeki ince bir oymada takılı kaldı.
"Bu sembol..." diye fısıldadı, sanki taşı uyandırmaktan çekinircesine. Ani bir farkındalıkla doğruldu ve hızla laboratuvarın ortasında parıldayan ekrana doğru ilerledi. Ekranda, Tarklar tarafından ele geçirilen, karanlık bir tarihe sahip monolitin detaylı bir görüntüsü titrek bir ışıkla yanıp sönüyordu. Elara, ekrandaki detayları dikkatle süzdü.
"Profesör! Şuna bir bakın!" diye seslendi, içinde kabaran heyecanı zapt edemeyerek. "Bu sembol... burada da tekrarlanıyor. Elimdeki parşömende tam on iki kez yer alıyor. Ve bu eski yapıda da on iki kez." Bir an nefes aldı, gözleri hayretle genişledi. "Bize ne anlatmaya çalışıyor olabilir? Neden on iki?"
Acarion, Elara'nın gösterdiği sembole baktığında yüzünde derin çizgiler belirdi, sanki geçmişin ağırlığı omuzlarına çökmüştü. Yavaş ve sessiz adımlarla odanın köşesine ilerledi; adımlarının altında taş zemin yankılanıyordu. Tozla kaplı eski bir rafın önünde durup, yılların yorgunluğunu üzerinde taşıyan kalın bir kitabı çekti. Kitabın kapak kenarlarından dökülen ince toz zerreleri, ağır bir anının sembolü gibi havada süzülüyordu. "Bu yapı..." diye başladı yavaşça. "Sanki Tanrı'nın bize söylemek istediği sözler var burada. Her kelime... kutsal, narin ve bir o kadar da ağır."
Kitabı Elara'ya uzatırken, gözlerindeki bilgelik bir an parladı. Ancak o bilgelikte, zamanın baskısı ve sabırsızlıkla karışmış bir aciliyet de vardı. "Sayfa 842'yi aç," diye ekledi derin bir nefesle. "Yanılmıyorsam, aradığın cevabı orada bulacaksın."
Elara, Acarion'un sesindeki ciddiyeti hissederek kitabı alırken içinde bir merak duygusu yükselmişti. Gözleri, kapağın üzerindeki yazıya kaydı ve şaşkınlıkla büyüdü. "Kitabın adı, Göksel Varlıklar: Xopia'nın Çöküşü, Yazar Profesör M.Acarion."
Başını hızla kaldırıp Profesör'e baktı, dudaklarından dökülen kelimeler hayret doluydu. "Böyle bir kitabınız olduğunu bilmiyordum, Profesör."
Acarion, gözlerinde hafif bir tebessümle Elara'nın şaşkınlığını izliyordu. Bu, bir bilgenin sakladığı sırların ağırlığını taşıyan, ama her şeyin zamanı geldiğinde ortaya çıkacağını bilen bir tebessümdü. "Bazı bilgilerin gölgelerde kalması daha iyi, Elara." dedi.
Elara, titreyen parmaklarıyla kitabın sayfalarını dikkatle çevirmeye başlamıştı. Sayfalar her hareketinde eski bir hışırtıyla birbirinden ayrılıyor, sanki kadim bir sır fısıldıyormuş gibi ince bir uğultu yayıyordu. Nihayet sayfa 842'ye ulaştığında, gözleri hızla satırların üzerinde dans etmeye başlamıştı. Ve birden, sayfanın ortasında bir kelimeye takıldı; o an, zaman sanki durmuş gibiydi. Gözleri büyüdü, nefesi kesildi. Kelime, tüyler ürpertici bir yankıyla zihnine kazındı.
"İntikam" diye fısıldadı, sesi neredeyse duyulmaz bir tonla çıktı, içinde hissettiği o soğuk ürpertiyi bastıramadan.
Bir anda yerinden fırladı, kitabı masaya bırakarak Acarion'a döndü. "Bu ne anlama geliyor, Profesör?" Sesi, korku ve şaşkınlıkla yükseldi, ama içinde yanıtı bilmek için duyduğu o amansız merak titreşimlerde saklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeager: Adaletin İki Yüzü
Ficção CientíficaGerçek bir Jeager, savaş meydanında doğar, burada şekillenir ve burada ölür.