Başıboşun yüzünde sinsice bir gülümseme belirdi. Gözleri, Kugaje'nin bakışlarını yakaladı, ve o an yüzündeki küçümseyici ifade daha da belirginleşti. Bu yeni rakibin meydan okuyan duruşu ve gözlerinde parlayan cesaret, başıboşun içindeki karanlık hazzı tetiklemişti. Sözleri ise zehirli bir fısıltı gibiydi.
"Haaa ? Senin gibi küçük, önemsiz bir varlık için bu bakışlar fazlasıyla büyük." diye mırıldandı.. kafasını biraz daha geriye atarak sözlerine devam etti. "Yoksa beni küçümsüyor musun, fani ?"
Kugaje'nin yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. Bu tebessüm, alaycı bir gülümseme olarak genişledi; gözleri başıboşa kilitlenmiş, içinde en ufak bir korku izi bile barındırmıyordu. Omuzları dik, bakışları ise keskin bir meydan okumayla doluydu.
"Küçümsemek mi?" diye tekrar etti, gözlerinde hafif bir parıltı belirirken. "Küçümsemek için önce bir tehdit olduğunu düşünmem gerek !"
Kugaje'nin sözleri başıboşun kulağında yankılanırken, yüzündeki alaycı gülümseme bir anda dondu. Yüzündeki ifade, artık bir tehditten ziyade, dizginlenemez bir öfkenin yansımasıydı.
"Bu ne cüret ! Küçük, önemsiz bir fani... kibrinin bedelini ödeyeceksin!"
Kugaje'nin yüzünde beliren pis sırıtış, aldığı hazzı açıkça yansıtıyordu. Başıboşun öfkesinden neredeyse keyif alıyor gibiydi. "Küçük ve önemsiz..." diye mırıldandı. Ardından sesini yükselterek devam etti. "Kibrim, senin gibi varlıklar karşısında büyümekten başka ne yapabilirdi ki? Gücünü hafife almıyorum, ama seni yenmenin vereceği tatminin çok daha büyük olduğunu görebiliyorum."
Bu sözlerle birlikte ellerini iki yana açtı, omuzlarını genişleterek gücünü sergilercesine. Kafasını geriye attı, bakışları başıboşa meydan okuyan bir küçümseme ile doluydu. Ardından, sözlerine devam ederken sesindeki kibir doruk noktasına ulaştı:
"Sana bir fırsat veriyorum, kanatlı ucube! Seninle çıplak ellerimle dövüşeceğim!"
Bir an tüm alanı sessizlik kapladı. Herkes nefeslerini tutmuş, Kugaje'nin sözlerinin şokunu yaşıyordu. Haru'nun dudaklarının kenarında beliren hafif bir gülümseme, Kugaje'nin meydan okumasının büyüklüğünü takdir ettiğini gösteriyordu. Bu meydan okuma, arenadaki herkesin dikkatini bir kez daha savaşın gerçek doğasına çekmişti.
Başıboşun gözlerinde bir an için kıvılcımlar çaktı. O soğukkanlı maske, yerini bir anda yırtıcı bir öfkeye bıraktı. Kugaje'nin kendini beğenmişliği ve alaycı tavrı, başıboşun içinde bastırdığı karanlık enerjiyi yeniden alevlendirmişti. Tereddüt etmeden ileri atıldı. Kanatları birden açıldı ve karanlık bir fırtına gibi havayı yararak Kugaje'ye doğru yöneldi. Hızı, gözle takip edilemeyecek kadar büyüktü.
Enel, heyecandan yerinde duramayarak, gözlerini arenadaki mücadeleye dikmiş halde nefesini tuttu. "Kim bu ?" diye mırıldandı.
Hemen arkasında, sarı saçları omuzlarına dökülen, mavi gözleri sakin bir parıltıyla bakan bir kız usulca ona yaklaştı. Dudaklarının kenarında hafif bir tebessüm belirdi ve fısıldarcasına, "Onun adı, Shinji Kugaje..." dedi. Gizemli bir nefesten sonra sözlerine fısıldayarak devam etti. " Geçenlerde ağabeyin Jin-Lu, surların hemen ardında onun ağabeyini öldürdü.."
Enel'in gözleri açılmış bir şekilde arkasını döndü. Bir an ne diyeceğini bilemedi. "Kimsin sen..?" Diye sordu.
Dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı. Yüzünde beliren tebessüm, gizemini daha da arttırıyordu.
"Yakında tanışacağız, Enel. Şimdilik, anın tadını çıkaralım !"
Ağabeyi Jin-Lu, bir kez daha başını belaya girmesine neden olmuştu. "Lanet olsun.." diye fısıldarken gözleri Kugaje'nin sarsılmaz iradesine odaklanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeager: Adaletin İki Yüzü
Science FictionGerçek bir Jeager, savaş meydanında doğar, burada şekillenir ve burada ölür.