"Neden?"
Bu tek kelime, boşluğun içinde bir kırılma yarattı. Kael'in kalp atışları hızlandı; bedeninde bir ürperti dolaştı. Ses, daha önce hiç duymadığı kadar tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı. Zihninin derinliklerinde yankılanan bu kelime, sanki bir çığ gibi büyüyerek üzerine geliyordu.
"Neden yaptın bunu?"
Zihninde bir çatlak açıldığını hissediyordu. Ormanın içindeki sükunet bir anda bozulmuştu. Ağaçların hışırtısı, uzaklardaki bir suyun sesi, her şey anlamını yitiriyordu. Yalnızca o ses vardı, tüyler ürperten bir haykırış olarak.
"Sana güvenmiştim!"
Bu son cümle kalbine saplanan bir bıçak gibi derindi. Gözlerini kapalı tutmasına rağmen, karanlıkta beliren bu seslerin kaynağını bulmaya çalışıyordu. Sanki ormanın derinliklerinde bir yerde, kökleri yüzyıllara dayanan ağaçların arkasında saklanmış bir hayal vardı, ona acı dolu sözler fısıldayan. Zihninde bir savaş patlak veriyordu, bir yandan bu sesleri bastırmaya çalışıyordu ki başka bir sesle sarsıldı.
"Sen bir katilsin !" dedi. Hızla devam ediyordu. "Katil! Katil!" Dayanamayarak gözlerini açtı. Gerçekliğe döndüğünde, nefesi hızlanmış, alnından süzülen terler yanaklarına doğru akmaya başlamıştı. Kalbi vahşice çarpıyordu, zihnindeki karanlığın izlerini silmeye çalışırcasına yüksek sesle haykırdı.
"Ben katil değilim!"
Fakat bu haykırış, etrafındaki karanlık tarafından yutulmuştu. Orman sessizliğe bürünmüş, Kael'in korkusunu derinleştiren bir boşluk yaratmıştı. Bu sessizliğin içinde, Yura'nın parlayan mavi gözleri ile karanlıktan çıkıp ona doğru baktığını fark etti. Yura, hareketsiz duruyor, gözlerinde gizemli bir ifade taşıyordu.
"Kimsin sen?"
"Ben kim miyim..?" diye fısıldadı Kael, sesi neredeyse duyulmaz bir mırıltıya dönüştü. İçindeki öfke ve acı, yüzeyin hemen altında kaynayan bir volkan gibi kabarıyordu. Çevresindeki dünya bulanıklaşırken zihni, bir girdabın içine çekiliyormuşçasına yoğun bir karmaşaya teslim olmuştu.
Yura'nın sesi bu sefer daha yüksekti. " Kimsin sen !?"
Kael'in gözleri karardı ve bakışlarında tehlikeli bir ışık parladı. Dişlerini öfkeyle sıktı, çenesi kasıldı. İçinde biriken tüm öfke, çaresizlik ve kimlik arayışı, tek bir noktada toplanarak patlamaya hazır bir enerjiye dönüştü.
"Ben kimimmmm!!" diye haykırdı. Sonra, birdenbire gözlerini açtı.
Gerçeklik sert bir darbe gibi yüzüne çarptı. Karanlık orman, soğuk hava, etrafını saran ağaçların uğursuz gölgeleri... Nefesi düzensizdi, ter içinde kalmıştı, ama bu kez karanlığın içinden değil, tam karşısında duran Yura'dan kaçıyordu. Gördükleri bir anı mıydı, yoksa gelecekle ilgili bir öngörü müydü?
Sabahın ilk ışıkları ormanın üzerinde yavaşça yükselirken, gece boyu süren içsel fırtına, yerini yumuşak bir aydınlığa bırakmıştı. Kael, derin bir nefes alarak bu sabah sessizliğini içine çekti. İçindeki karanlık, yeni doğan güneşle birlikte hafifçe dağılmaya başlamıştı.
Tam o anda, arkasından gelen adımları duydu. Usta Gosa, bilgece bir duruşla ona doğru yaklaşmış, Kael'e bakıyordu. Yüzünde her zamanki gibi sakin ve anlayışlı bir ifade vardı. Kael'in yorgun ama kararlı bakışlarını yakaladığında,dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi.
"Meditasyon işe yaramış gibi görünüyor, Kael."
Kael'in sesi, belirsizlikten doğan bir fısıltı gibi çıktı, sanki bir hayali bozmaktan korkarcasına titrek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeager: Adaletin İki Yüzü
Science FictionGerçek bir Jeager, savaş meydanında doğar, burada şekillenir ve burada ölür.