~26

34 6 6
                                    

~Vâvelya |2min

Her anısının kendine has kokusu olduğunu düşünüyordu Minho. O anıların hepsini bir sandığa koymak, sandığı her açtığında burnuna dolan kokuları oksijenmiş gibi solumak istiyordu.

Dört yıl geçmişti bütün yaşanılanlardan, iyisiyle kötüsüyle her türlü koku evlerini, yuvalarını sarmıştı. Ama çoğunlukla güzel ve tatlı anların kokusuyla doluydu yuvaları. Sıcacıktı, korkular ve karanlıklarda dolu değildi.

Seungmin'e tekrar kavuşmadan önceki güzel anıları çok azdı. Bir anısını hatılıyordu, dört yıl önce babasının yanında olduğu zamandı. Elleri kolları bağlı olmasına rağmen bacaklarını kullanarak kaçmaya çalışmıştı, ama bacağında söndürülen sigara ile vazgeçmişti kurtulmaktan.

O anının kokusu, bunu yapan babasının iğrenç gülümsemesi ve sigaranın mide bulandırıcı kokusuydu.

"Kaç yaşındasın?" Diye sormuştu ilk geldiği gün, adam dudaklarını bükmüştü. Duyduğu yaş ile şoka girmişti çünkü beklediğinin de üstündeydi yaşı. Annesiyle arasında aşırı yaş farkı vardı. Çenesi titremişti sonraki sorusunda. "Bizi hiç sevmedin mi?"

Bu sorusunu bir genç olarak değil, doğduktan sonra ilk kez babasını merak eden 5 yaşındaki Minho sormuştu.

Bu anısı ise çocukluğunun saflığı kokuyordu, hem korku hem de çocukluğu karışmıştı bu anıya. 

6 yaşındayken, baygınken yüzüne su döküldüğü geldi aklına. Boğuluyor gibi hissetmişti belki de ölüyor olduğunu. Ruhunun bedeninden ayrıldığını hissetmişti ancak o soğuk sudan korkmuştu.

Sonra girmişti sevgilisiyle suya, soğukluk içini titretse de korkmamaya çalışmıştı. Suyun içine girdiğinde boğulacağını hissetmiş, fakat tenini okşayan suyun içerisinde bir süre kalmak istemişti. Seungmin'in kendisini öpüp nefes vermesi de elbette bu isteğini biraz olsun gidermişti.

Su ile olan kötü olan anısı daha güzel ve Seungmin kokmuştu.

Hazırladığı pankek hamurunu tavaya koyarken gülümsüyordu. Anıları aklına geliyordu, çok seviyordu onları. Hepsinin iyisiyle kötüsüyle kendisini oluşturan özellikleri vardı. Seungmin uyanana kadar kendisi hazırlamak istemişti kahvaltıyı. Saat öğleyi çoktan geçmişti ancak iki sevgili de gecenin yorgunluğuyla uzun süre ölü gibi uyumuşlardı. Üstünde sadece ipek bir pijamanın altı vardı, yarı çıplak vücudunda yer yer kızarıklıklar boy gösteriyordu. Karnına dolanan ince kollar ile gülümsedi, arkasından sıkıca sarılan beden çıplak omzuna bir öpücük kondurdu.

"Sevgilim" diye fısıldadı kulağına, ardından arkasına dudaklarını bastırdı. Minho huylanırdı bundan, Seungmin ise tepkisini görmekten hoşlanırdı. Minho tezgahta ters dönüp kalçasını tezgaha yasladı, "Sana beni şöyle öpme demiyor muyum bitanem?"

Seungmin'in üstünde ise o pijamanın üstü vardı sadece, altında da iç çamaşırı. Hafifçe eğildi Minho'ya. Islak dudaklarına dudaklarını bastırdı, tatlı bir öpücük armağan etti sevgilisine. Belindeki damarlı kollarının hissiyatını seviyordu. Yüzüne bıraktığı her türlü öpücük Minho'yu çocuk gibi gülümsetiyordu. "Büyümüyorsun" dedi gülerek Seungmin.

"Seninle çocuk olmayı seviyorum çünkü bebeğim" dedi aynı şekilde gülümseyerek. Seungmin'in yanağını okşadı, üst vücudunu izleyen Seungmin'e karşın kaşlarını çattı. "Dün gerçekten yedin beni, şimdi de gözlerinle mi yiyorsun?"

"Yiyorum tabii, çünkü izlerimi görmek hoşuma gidiyor"

"Ya!" Dedi Minho, onu tezgah ve kendisi arasına sıkıştıran Seungmin'in omzuna vurdu hafifçe. "Ben senin oranı buranı açıp benim bıraktığım izlere bakıyor muyum? Senin yaptığın gibi alt dudağımı ısırıyor muyum?"

Vâvelya |2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin