Gözleri bir kuyu kadar derin, kirpikleri kutusundan yeni çıkmış pürüzsüz bir ip gibi uzun ve kıvrık duruyordu. İçi ateş kadar bir kora dönse de, dışı sanki bir buz yığınına girmiş gibi soğuktu. Ellerinden soğuk terler akarken alnı kupkuruydu, dudakları kapalı bir şekilde dururken dimdik bir duruş sergiliyordu karşısındaki tahta karşı.Tahtın başındaki adam ise sert bir ifade ile ayağa kalkarak başının yukarı kalkmasını sağladı oğlanın, yavaş adımlar sanki yerde her tarafa dağılarak derin sesler çıkartıyordu. Kenarda duran dört asker başlarını kaldırmaya cesaret edemezke içlerinden amansız bir senaryo yazıyorlardı. Onların biraz ilerisinde ve önünde duran altın zırhlı Şövalye ise her zamanki durgun suratını sabit tutuyordu, ciddi bakışları varken elleri arkasında birleşmişti.
Oğlan ise tahtından inip onunla konuşmak için yine yanına kadar gelen adama karşı sert bir şekilde yutkunarak başını biraz eğdi, gözleri yeri bulurken adam bir süre bekletti onu. Herkesin içeride canı burnunda olmasına rağmen o anki hareketi ile uzun kahve saçlı oğlan başını şaşkınca kaldırdı yukarıya istemsizce, ne gözünü oraya dikebiliyor, ne de kıpırdanabiliyordu; omuzuna dostça değen ele karşı.
"Kardeşimi korudun, Saray'ı korudun, ama hala Prens Bang'ı eğitmedin."
Adam karşısında ciddi bir ifade takınmak yerine gülümsüyordu sanki ikisi bir arkadaşmış gibi.Kral'ın bunu yapması her zaman şaşırtıcı olurdu.
Çünkü Kral'lar tahtlarından inecek kadar birisine asla samimiyet duymazdı.
"Ona hoşuma gitmeyen şeyler yapsan da sorun değil artık. Krallığım dönüm noktası yaşadı ama bunun sorumluluğunu üstlendin.."
Kral bundan sonra olacaklar için sorumlu kişinin bu oğlan olduğunu tehdit eder bir halde, gülerek söylüyordu adeta."Kraliyet bebeği doğduktan sonra kardeşimi eğit, Çaylak Prens."
Son dediklerinden sonra herkesin içi titremişti aniden, belki bazı askerler bu oğlanın kaderini bile çalmak istiyor olabilirlerdi.Kral'ın yanına gelip elini uzatacağı kadar ilk önce bir Şövalye'den, Krallığın Damadına yani bir Prens'e kısa sürede dönüşmesi bazıları tarafından kıskanılıyordu...
...Bang Christopher ise gözlerinin önüne bu anı getirmekten beynini çürütecek raddeye gelmişti. Elleri başının arkasına yaslamış bir şekilde saçları üzerine uzanmışken yattığı yatakta bu halde ne kadar vakit geçirdiğini bile bilmiyordu.
Sahip olduğu her şeyi düşünmüştü, sahip olduğu her şeyin geldiği noktayı birer birer analiz etmiş ve bundan sonra nasıl bir plan yapacağına kadar derin konular içerisine dalmıştı. Prens Lee Minho ile akşam üzeri yaptığı konuşma kafasını yorarken, neredeyse bir saattir yatağında bu konuyu düşünüp de gecenin vurduğunu bile farketmemişti.
Biraz daha öylece tavana bakmaya devam ederse kafayı yiyeceğini düşünürken onu bu eyleminden gürültü ile açılan kapı kurtarmıştı. Hangi asker gecenin bu vaktinde onu rahatsız etmeye cüret edebilir, ne haddine o sürgülü kapıyı öylece sertçe çekebilirdi?
Bir ailesinin olmamasının Krallığına ne kadar zarar verdiğini konuşanların, onun artık bir oğlu olması gerektiğinden bahsedenlerin, kardeşi olacak Şımarık Prens'in damarındaki kanın bir oğul kadar olamayacağı dedikodularının sebebi de görünmüştü işte güzelim odasının içinde hiddetle; İmparator Kim Seungmin.
Görünüşüne bakılırsa gecelikleriyle duruyordu İmparator, sanki Christopher'a hiç ısınamayacak bir buzdan kütleymiş gibi olmasına ve inatçı kişiliğine rağmen kendi ayakları ile onun odasına gelmişti. Nefes nefeseydi sanki tüm yolu koşmuş gibi, saçları dağılmıştı rüzgarından. Gözlerinde bunu yaptığından iğrenen bir ifade dolanırken ona bakan şaşkın gözleri bile umursamadan göz temasını keserek yürüdü içeride.
![](https://img.wattpad.com/cover/367336080-288-k709458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom Of Irises ~ Minsung(Mpreg)
ФанфикSüsen Çiçekleri zarefet ve huzuru temsil ederler, içinde bulundukları zariflikle bunlara Iris de denebilir. Bang Jisung ise Bang Krallığının Süsen çiçeklerini temsil eden, nişanlanmanın eşiğine sürüklenen ve nişanlısıyla arası pek iyi olmayan bir Pr...