Başlamadan önce bi Bismillah cekelim 🤲🏻
Cunku bu sefer uzun bir yolculuk olacak.~
Gözleri deli gibi bakıyor.
Kirli beyaz kıyafetlerindeki leke insanlardan saklamaya değer, kahverengi ve kırmızının koyu bir karışımı beyinleri şüpheye düşürse de ellerindeki saf kan ona dönen gözlerin dehşetle açılmasına sebep oldu.
Gözlerin sadece uçlarındaki uzun damar gözükürken onlara ait bir beden, bir boşluk veya yüz yok.
Bedensiz, her yerde izleyen hareketli gözler.
Gri, aralara beyaz karışmış ve sanki bir harabeden çıkmış gibi duran keçe sakalları, birbirine girerek içindeki haşereleri saklamış halde.
Göz akları kıpkırmızı uzun ince damarlardan oluşur gibi gözükürken yüzünün derin kırışıklıkları bu dünyada süresinin bitmek üzere olduğunu gösterdiğinden sapsarı tırnaklarla yürüyen yaşlı adam bunun farkında.
Üstelik kirli ve kanlı ellerinde, ağlayan küçük bir bebek dururken.
Yeni doğan bebek yerleri kuraklıktan çıkmış gibi çatlak olan ormanda güçlü bir ses çıkartırken yaşlı adamın beli bükük, kamburu ve bakımsız oluşu ona garip bir çirkinlik katarken gittikçe ilerledi karanlığın derinlerine.
Geldiği noktada kalbi bir türlü rahat durmayı beceremezken ağlayan tertemiz bebeğin yüzüne elinin kanını sürerek kirletti ifadesini, insan kanına bürünen bebek ağlamasını bir nebze olsun keserken beyaz tırnakları siyaha boyandı.
Sırtı toprak üzerinde dururken yaşlı adam gözlerinden akan yaşları şu ana kadar saklayamamanın acısıyla elinin titremesini bile umursamadan önündeki mumlara döndü. Bir daire şeklinde oluşturulmuş mumlar, kenarlarına atılmış şekilsiz sembollü taşlar.
Tanrılara dua etti, telaşe ve kir içinde dili söylediği şeylere dönmezken.
Ve bedensiz gözler, simsiyah kapkara bedenlerini çıkardı ortaya. Gülüşleri bir şeytanınki kadar iğrenç ve sevimsiz duruyorken etrafının onlarla sarıldığını gören yaşlı adam bebeğin aniden susmasıyla toprağa döndü. Çırılçıplak duran bebek, hareketsiz kalmış ve gözlerinin altına anlamsız kelimeler yazılmaya başlanmıştı git gide.
Yaşlı olanın kulaklarında ki fısıltılar bir şiir gibi ona fısıldarken, olduğu yerde titrediği vakit toprak büyük bir gürültüyle çamurdan, kirli eller ile sertçe kavradı bebek bedenini. Çığlıklar adamın kulağını bir kurşun gibi delip geçiyor, beyin sinyalleriyle oynuyordu sanki.
Gözlerini açtığında ise, bebeğin yerinde olmadığını, ondan kalan tek şeyin vücudundaki az miktarda kan olduğunu farketti.
O zamanlar Taoist, zamanında bir kabilenin yavrusunu yanlışlıkla öldürdüğü için, kendi bebeğini bağışlamaya giden bir adam vardı Kuzeydeki mağarada.
Dini inancı oldukça yüksek olan ve tek bir Tanrının varlığına inanan, o vaktin en güçlü ve gizli Taoist'iydi. Cin kabileleri, Müslüman ve Kafir cinler... Her şey hakkında bilgisi olan yaşlı adam, Tanrı'sından yardım dilerken bebeğin artık onlara ait olduğunu anladığı vakit gözyaşlarını deli gibi dışına vurdu. Gözlerin bedenleri silindi, bir tek iğrenç bakışları kaldı ve tüm bir kabile, adama dikti bütün bakışlarını.
Kötü niyetli cin topluluğu, yaşlı adam geldiği yoldan yavaşça geri dönerken ve ellerindeki kanı izleyip sürekli ağlıyorken, hala ondan kesmemişlerdi irtibatlarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom Of Irises ~ Minsung(Mpreg)
FanfictionSüsen Çiçekleri zarefet ve huzuru temsil ederler, içinde bulundukları zariflikle bunlara Iris de denebilir. Bang Jisung ise Bang Krallığının Süsen çiçeklerini temsil eden, nişanlanmanın eşiğine sürüklenen ve nişanlısıyla arası pek iyi olmayan bir Pr...