Hikaye bu bölümden itibaren Plotwist haberiniz olsun.~
Aradan neredeyse bir hafta geçmişti.
Nakamura Saray'ı içindeki telaşı bir türlü durduramıyor ve her geçen gün daha da sık boğaz oluyordu.
Prens Lee Minho yerde bulduğu bilekliği istisna olmaksızın kaparak eşiyle kaldığı odaya adımlamış, etrafta rüzgar estirerek herkesin ona dönmesini sağlamıştı. Nefes nefeseydi, kalbi yerinde duramıyordu ve eğer biraz daha heyecan yapacak olursa yüreği ağzından fırlayacaktı.
Kulaklarını garip fısıltılar doldururken gözleri yerini neme bırakmıştı, bir oraya bir buraya kayıyorlardı deli gibi. Alnı terlemişti ve duyduğu ses kendi dudaklarından çıkıyordu, bilmeden kendini sakinleştirmeye çalışmasının ise ne zaman başladığından emin değildi.
"O iyi, o iyi, o iyi, o iyi..." Gönlünde bir yalancı yatar gibi ona vesvese vermeye çalışıyordu adeta, o da bu yalancıya kanarak her şeyin onun dediği gibi olmasını dilemişti.
Fakat yalancının mumu pek de yanmıyordu göğsünde, çünkü biliyordu ki bu tehlikeden başka bir bok değildi.
Damarlarını belli eden elleri titrerken güçlü tutuşlarla önüne gelen her şeyi fırlatıyor, küçük bir kağıt parçası arıyordu sadece. Bütün odayı dağıttığındaysa son olarak yatağa eğdi yüzünü, elini örtüye atarak çekti onu oradan ve tahta zemini ortaya çıkardı.
Oradaydı.
Hızlıca kağıdı kaparak Küçük Prens'in bilekliğini de aldı avucuna ve koridorlarda koştu bir şeyi yakalamak ister gibi. Bütün askerler ona bakıyor, rüzgardan dolayı önlerine gelen saçlarını yüzlerinden çekip onun gidişini izliyordu.
Prens Lee Minho ise sonunda nefeslenebilmişti, biliyordu buraya münasebetsiz bir şekilde giremezdi fakat durum acildi.
Kral ona çatık kaşlarla bakarken askerler de ona döndü yüzünü, bütün Daire tarafından izlenirken ilk önce sağ elindeki değerli künyeyi havay kaldırdı, sonra da bir nefes daha alarak bu sefer de kağıdı gösterdi; aylar önce gelen ve yıpranmış olan, Choi Yeonjun'un göndermiş olduğu ferman.
"Prens Bang Jisung...Onun kaçırıldığını düşünüyorum.."
Herkesin gözleri yerinde büyürken, bu sefer Yang Jeongin bile buna şaşırmıştı.
Tehlike? Bu herhangi bir gezinti de olabilirdi veya Prens Bang kendini ormana kaptırmış da olabilirdi. Prens Lee ise son günlerde her zaman gülse de, eşini huzursuzlandırmamak içindi hepsi. İyi hissetmiyordu, göğsüne bir ağırlık oturmuştu ve bunu saklamıştı Prens Bang kaybolana kadar.
İşte bu sözlerden sonra asla telaş eksik olmamıştı Saray ve etrafında. Prens'i aramadıkları yer kalmamış, ona dair bir izle de bir türlü karşılaşmamışlardı. Bir hafta içinde her gün endişe daha da artarken Kral askelerini tembihlemiş, Saray güvenliğini arttırmış ve acıma duygularını bir süre toprağa gömmeleri gerektiğini söylemişti.
Her tarafta Küçük Prens aranırken, Kral Christopher'a onu Saray'ın kapıları içine kitledi diye küfürler eden Kim Seungmin de kısa zamanda bunun karşılığında Karşı Yaka'ya gönderilmişti. Memnun değildi bu durumdan ve her fırsatta burun çeviriyordu fakat başı onun için değerliydi, kaybetmeye niyeti yoktu.
Şehirde gezen Askerler yerel halka adeta terör estiriyor, tüccarlar ve falcılar sayesinde Prens Bang Jisung'un kayıp olduğu dedikoduları Kisaeng evlerine kadar gidiyordu.
Bütün durumu ise kısaca anlatmak gerekirse, sakin gözüken fakat halkının dedikoducu olduğu bu şehirde artık yerdeki toprak da havaya karışıyordu telaş yüzünden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom Of Irises ~ Minsung(Mpreg)
Fiksi PenggemarSüsen Çiçekleri zarefet ve huzuru temsil ederler, içinde bulundukları zariflikle bunlara Iris de denebilir. Bang Jisung ise Bang Krallığının Süsen çiçeklerini temsil eden, nişanlanmanın eşiğine sürüklenen ve nişanlısıyla arası pek iyi olmayan bir Pr...