Gördüğüm tanıdık sima ile gülümsedim, yüzümü Peggy'e çevirmeye çalışsamda yüzümdeki ince cam çizikleri buna engel oldu. hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum, Peggy bana doğru hızlı adımlarla gelirken arkadaki askerler arabaya bakıyorlardı.
yüzümden akan kanları elinin tersiyle sildi, bana çaresiz bakışlar attı. "Sana bir şey olacak diye ödüm koptu." dedi. Gülümsemeye çalıştım. "Doktor kıyafeti giymişti. Serumumu çıkardıktan sonra başım döndü, merdivenlerde yarı baygın oturuyordum." dediklerimi dikkatle dinliyordu. "Üzerime doğru eğildi, beni yavaşça kucağına aldı. Hiçbir şey demedi. Arabaya götürdü beni, bir bezle ağzımı kapatıp bayılttı. Uyandığımda ona saldırmaya çalıştım ama başarısız oldum. Çok güçlüydü, dilimizi biliyor. Bende onun yüzünü biliyorum."
Peggy dediklerim üzerine düşünceli bir ifade takındı. Kalkmama yardım etti. Hala başım dönüyordu. Birkaç saniyede nereye kaybolmuştu?
Kalkmama yardım etti, bir eliyle beni destekledi. Yavaşça arabaya doğru yürürken siyah bir araba daha durdu önümüzde. İçeride kim olduğu anlaşılmıyordu. Kapı yavaşça aralandı ve içinden endişeli gözlerle bana bakan Howard çıktı. Koşarak yanımıza geldiğinde bana sıkıca sarıldı. Sarılmasına karşılık vermeye çalıştığımda gülümsedim. "Sana o odadan çıkma demiştim, ama illaki inatçılık yapacaksın!" kızgın ve endişeli ses tonu ne kadar korktuğunu gösteriyordu.
Bir şey demedim, arabaya geçtik. Bütün gözler benim üzerindeydi. Peggy yaralarıma pansuman yapıyordu. Kazadan kolay kurtulmuştum. Yüzümdeki çizikler ve vücudumdaki birkaç ezik dışında sorun yaşamamıştım.
Gözlerimi onun olduğu yere ilişti. Birkaç saniyede kaybolmuştu, nereye gitmişti? Bulunduğumuz yer ıssız bir mahalleydi. Eski evler vardı. Tek bir insan bile yoktu. Şimdi onlarca asker onu arıyordu.
...
Kazadan birkaç gün geçmişti, çalışmalara ara vermeden devam ediyordum. Bazen sırtımdaki yara canımı yaksada eskisi gibi acı değildi. Howard Polina üzerindeki çalışmaları arttırdı. Benimle beraber çalışacak olan astronotlar son eğitimlerini alıyordu. Heyecanı her hücremde hissediyordum. Bir belirsizliğe korkusuzca koşuyordum. Howard endişeliydi, biliyordum. Polinanın tasarımları bitmişti. Şimdi kendisinin yapımında çalışılıyordu.
Benim yaptığım şey ise olabildiğince çok şehirde üsler açmaktı. Uzay hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyordum, buna ihtiyacım var. İhtiyacımız var.
Dosyaları masama bıraktım ve yürümeye başladım. Koridorlarda yıldızların resimleri vardı, dışarıda ise Polinamın prototibi. Kahve makinesini çalıştırıp 2 fincan kahve aldım. Howard'ın çalıştığı imalathaneye doğru ilerliyordum. Fincanın birini bırakıp kapıyı açtım. Topuklu Ayakkabılarımın sesi içeride yankılanıyordu. "Kim o?" Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde Howard yüzünde kaynak maskesi vardı. Yanındaki çeşitli aletlere baktım. "Yorulmuşsundur. Kahve aldım." Yüzündeki maskeyi çıkartıp kenara koydu. Ellerindeki eldivenleri çıkartırken bana doğru geliyordu.
Kahveyi ona uzattım, yüzünde memnun hoşnut bir gülümseme vardı. Kahveyi yanındaki masaya bıraktı ve bana sarıldı. Gülümsedim, sarılmasına karşılık verdim. Biliyordum son günlerde benim için endişeliydi. Biz birbirimizin her şeyiydik, ailelerimiz yanımızda olmasa bile biz birbirimizin yanındaydık.
Hiçbir şey demedik birbirimize. Sıkıca sarıldık. Uzun bir sarılıştan sonra ayrıldık. Polinanın içine girdim, içimi kaplayan heyecanla derin bir nefes aldım. İçinde gezinmeye başladım. Devasaydı. Bu, testlerden geçen yaklaşık 40. Araçtı. Howard araçları onlarca testden geçiriyordu, her şeyin yolunda gitmesi için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾
FanfictionBelirsizliğin içinde kaybolmuş bir askerenin yoluna ışık olan Cassie, imkansız bir aşkın içine düşeceğinden habersizdir.