Keyifli okumalar...Wildflower şarkısı ile okuyunuz..
"Cassie, cevap versene!" Alie yavaşça beni sarstı, yutkunup gözlerimi yüzüne yükselttim. "Hiçbir şey olmadı. Birkaç saat ya da bir gün burada kalabilir miyim alie?" Alie yutkundu, kesinlikle bir şeyler olduğunu biliyordu. Yavaşça ellerini üzerimden çekti. "Burası seninde evin. Aç mısın? Bitkin ve halsiz görünüyorsun, sana olanları sonra soracağım."
Derin bir nefes alıp başımı olumlu anlamda salladım. Açtım, halsizdim ve bitkindim. Davamdan vazgeçmiştim.
Yavaşça koltuğa oturdum, alnımı ovuşturmaya başladım, o arabanın buraya geldiğini anlayacaklardı. Bacaklarım titriyordu, bir elimi bacağıma koyup sıktım durmasını istercesine.
Başımı kaldırdığımda Howard'ın cam kapının önünde olduğunu gördüm. Kapıyı açtı ve içeri girdi, arkasından kapıyı kapatmaya çalıştı ama kapı kapanmamıştı, bir kere daha çektiğinde kapı kulpu elinde kaldı. Hızla ayağa kalktım. "Howard! Ne yapıyorsun kırdın mı?!" sinirimi ondan çıkartmıştım, bir hışımla elinden kapı kulpunu alıp Alie'ye döndüm, ne olduğunu anlamıyordu.
Tekrar zırha döndüm. Yutkunup dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ben, özür dilerim." Zırh başını bana çevirdi, bense gülümsemeye başladım. Az önce en yakın arkadaşımın sesine sahip olan bir metal yığınından özür dilemiştim. "Senin duyguların yokki.." diye mırıldandığımda Zırh birkaç adım atarak bana doğru yaklaştı. "Hayır Cassie. Benimde duygularım var." başımı kaldırıp zırha baktım, tamamen şizofren oluyordum.
Yavaşça yanımdan geçip gittiğinde derin bir nefes aldım. Bir gün daha boktan geçmezdi.
Birkaç saat sonra, belkide dakikalar sonra beni bulmaya geleceklerdi biliyordum. Nereye gidecektim, ne yapacaktım bilmiyordum. Arkamı dönüp tezgahın üstündeki laptopu aldım, siteye girip biletlere bakmaya başladım.
Alie elinde 2 fincan frambuaz çayı ile geldi, birini bana uzattığında sıcak fincanı elinden aldım ve yudumladım. İşte bu iyi gelmişti. "Neden bilet bakıyorsun?" dedi sorgularcasına, başımı yavaşça ona çevirdim, ne diyecektim ki? "Bir süre buralarda olamayacağım." yutkundu, çayını tezgaha koydu. "Genelde jetlerle uçarız." dedi. "Bu sefer farklı, Alie. Kimse bilmeyecek." yavaşça yanıma geldi, bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
"Noluyor?" dedi sakince. Tam o esnada kapı sertçe tıklandı, Gözlerimi saran endişe ile Howard'a bahçeye gitmesini söyledim. "Beni hiç görmedin." dedim Alie'ye, hızla merdivenlerden çıkarken bildiğim tüm duaları okuyordum.
Hızla dolabı açıp içine girdim, tam o sırada kapı açıldı. "Cassie nerede?!" Bu James'di.. Sesi, hiç olmadığı kadar sinirliydi, resmen kükrüyordu. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi, elimle ağzımı kapattım ve beni bulamamasını diledim. "Neyden bahsediyorsun sen be?" dedi Alie, tanrıya şükürler olsun. Rolünü yapıyordu..
"Araba buraya geldi biliyorum! Cassie nerede dedim Alie!" diye haykırdı James. Gözlerimden akan birkaç göz yaşı ile gözlerimi sıkıca kapattım, Alie'den ses çıkmıyordu, bir anda Steve'in sesi duyuldu. "Alie, eğer onu gördüysen söyle. Kötü şeyler oluyor." Alie şaşkın bir ses tonuyla ne olduğunu sorduğunda Natasha cevapladı. "James'i terk etti. Onu sakinleştiremiyoruz." yutkundum, nasıl olmuştu gittikten sonra? Steve iyi miydi acaba..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾
FanfictionBelirsizliğin içinde kaybolmuş bir askerenin yoluna ışık olan Cassie, imkansız bir aşkın içine düşeceğinden habersizdir.