Natasha usulca dokundu omzuma. Gözlerimi yavaşça açıp ovuşturdum, uyuduktan birkaç saat sonra Tony Bizi uçağa geçmek için uyandırmıştı.Yavaşça ayağa kalkıp Natasha'nın elini tuttum. Onunda benim gibi ikilemde olduğunu biliyordum.
Uçaktan indiğimizde havalimanının bomboş olduğunu gördük, içeri doğru ilerlediğimizde Tony, Rhodey, ve Vision'ı gördük. Tony bize doğru geldi. "Çok şükür, fikir değiştirdiğinizi falan sandım." dedi ve gülümsedi. Hala geç değil diye geçirdim içimden, ama eğer o tarafa geçersem kaçak olarak yaşamam gerekecekti.
Vision'un olduğu yere doğru geldiğimizde benden ters bakışlarını esirgemedi, derin bir nefes alıp başımı diğer tarafa çevirdim.
Birkaç şey konuşuldu ama ben dinlemedim, sadece dün olanları düşünüyordum.
Onlardan birkaç adım uzaklaştım, büyük bir uçağın arkasına geçtim ve önümdeki büyük nesneyi kaldırmayı denedim.
Sağ elimi uzattım, parmaklarımın arasından beliren mavi enerjiye bakıp gülümsedim. Elimi yavaşça kaldırmamla kalkan konteyner yüzümdeki gülümsemenin dahada büyümesini sağladı. Arkamdan gelen adım sesleri ile konteyner'ı hızla bıraktım. Çıkarttığı ses ürkmeme sebep olsada belli etmemeye çalışarak arkamı döndüm.
Metal kolunu saklamamıştı, elinde hiçbir şey yoktu. O kadar masum bakıyordu ki gözleri. "Böyle güçlerin olduğunu bilmiyordum." dedi, korkarak.
Dün yüzüne attığım yumruklar yüzünden yüzü yaralarla dolmuştu, yüzüne baktığımda içimin acıdığını hissettim. Daha fazla orada durmak istemedim.
Yanında geçip gidecekken kolumu tuttu. Tenindeki sıcaklık birden tüm vücuduma yayıldı. Bir yanım onu suçlu bulurken bir yanımda.. Benim ondan farkım olmadığını söylüyordu. Bende birilerinin en yakın arkadaşını öldürmüştüm. Belkide bencillikti bu. Kendimi affetmeye başlarken onuda affetmeye çalışmalıydım. "Cassie." dedi, Tanrım ben onu çok seviyordum. Ondan uzak duramazdım.
Gözlerimin dolduğunu hissetmeye başladım. "Ben. Ben gidiyim artık." Kolumu kendime çektim. Arkama bakmadan hızlı adımlarla uzaklaştım oradan.
Tony'nin yanına geldiğimde gülümsemeye çalıştım. Bizim takım yanyana geldi, karşımıza Steve ve Bucky geldiğinde gözlerimi kaçırmaya çalıştım. "Havaalanında birileriyle karşılaşmak çok garip. Değil mi Rhodey?" Dedi Tony. Rhodey gülümsedi. "Baya garip." Steve derin bir nefes aldı ve bana döndü. "Sen iyi misin Cassie?" dün olanların hepsine şahit olmuştu. Başımı kaldırıp gülümsemeye çalıştım. "Hmhm iyiyim." Ama o biliyordu iyi olmadığımı.
"Niye, Cassie çok mu umrunda Yüzbaşı?!" Steve derin bir nefes aldı. Onunla birlikte bende aldım. Başımı Tony'e çevirdiğimde Konuştum. "Tony." dedim uyarıcı bir ses tonuyla. Bu davranışı hoşuma gitmiyordu, haddini aşmaya başlamıştı. "Yanlış adamın peşindesiniz." Tony hızla cevap verdi. Ses tonunu yumuşatmadan konuşuyordu. "Senin muhakemen bozulmuş." Steve elindeki kalkanı dahada sıktı.
"Her neyse. Ross bana Barnes, Wilson ve seni getirmem için 36 saat verdi. Ki bu 24 saat önceydi. Şimdi kardeşine bir iyilik yap ve teslim ol." Steve tekrar derin bir nefes aldı. Onunla birlikte bende aldım. "Silah arkadaşın dün masum insanları öldürdü." dedi Tony acımadan. Gözlerim onu bulduğunda yumruklarını sıktığını gördüm. Gözlerini yere sabitlemişti, burnundan soluyordu.
Hayır o öldürmedi demek istedim. Onun üzerine iftira atılıyordu ve buna inanan sadece birkaç kişiydi.
"Tony. İnan bana, tüm bunların arkasında o psikiyatrist var." Tony gülmeye başladı, derin bir nefes alıp konuştum. "Belkide onu dinlemeliyiz Tony." Tony başını bana hızla çevirdi. "Taraf değiştirmek için çok geç Cassie." dedi Rhodey. "Birkaç adımıma bakar Rhodey." Tony resmen burnundan soluyordu. "Dinle beni Tony. Şu psikiyatrist doktor. Bütün bunların arkasında o var." cümlesini yeni bitirmişti ki gelen ses ile arkamı döndüm. "Yüzbaşı." Dedi kara panter. "Ekselansları." ikisi arasında kısa bir selamlaşmadan sonra herkes tekrar aynı ciddiyete büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾
FanfictionBelirsizliğin içinde kaybolmuş bir askerenin yoluna ışık olan Cassie, imkansız bir aşkın içine düşeceğinden habersizdir.