Yavaşça eğildi üzerime, dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu ve mutfağa geçti. Arkasından birkaç dakika baktım öylece. Sonrada ellerime baktım, ben kafayı yemiştim. Bundan emindim işte.Sabunluğa basarak elime bir miktar sabun aldım, ellerimi köpürterek yıkadım ama kan izleri geçmedi. Hiç geçmeyeceğini biliyordum ama yinede yıkadım.
"Cassie?" dedi James. Ellerimi son kez suya tutup lavabodan çıktım. Mutfağa geçip kapının ucundan onu izlemeye başladım. Domatesleri keserken bir şarkı mırıldanıyordu, bu haliyle çok sevimli görünüyordu.
Bu adam iyileştirecekti beni.
Her gün bakmaya tiksindiğim bedenime sevgiyle bakacaktı bu adam. Çünkü oda yaralıydı, ve bizi sadece biz anlayabilirdik.Yavaşça arkasından geldim, ellerimi beline doladım ve başımı ona yasladım. Omzumdaki bütün yükler gitmişti şimdi.
Yavaşça elindeki bıçağı bıraktı, bana döndü ve tezgaha yaslandı.
Ellerini belime sardı yavaşça. Beni kaldırdı ve tezgaha oturttu, bacaklarımı beline doladım. "Anlatmak istediğin şeyler mi var?" dedi fısıldayarak. Başımı sağ sola salladım. Bende bilmiyordum sorunun ne olduğunu, sadece böyleydim işte. Dudakları usulca kıvrıldı, kesme tahtasından bir dilim domates alıp bana uzattı.
Ağzımı açıp domatesi aldım, çiğnerken gülümsüyordum.
Kapı çaldığında ikimizde kapıya baktık. "Ben bakarım." dedi fısıldayarak. Başımla onayladım. O kapıyı açmaya gittiğinde bende tezgahın üzerinde ayaklarımı sallıyordum. Kapıyı açtığında birden sessizlik oldu. Uzun bir sessizlik.
"Kim gelmiş?" dedim tezgahta oturarak. Ses gelmedi.
Hızla tezgahtan inip kapıya doğru ilerledim. James'in arkasından kapıdakilere baktım.
Natasha ağzında ki üzüm ile donmuş gibi bize bakıyordu, yanında da Alie elinde bir oyuncak ayı tutuyordu ve ikiside donmuş gibiydi. "Selam Natasha. Selam Alie." dedi James gülümseyerek. İkiside aynı anda bana döndüğünde gülmemek için ağzımı kapattım. Alie o gülümsemeyi yaptığında ağzımla sus işareti yaptım çünkü ne diyeceğini çok iyi biliyordum. "Selam enişte." Allah kahretmesin, rezil oldum.
James yavaşça başını bana çevirdi. Şuan domatese döndüğümü anlayabiliyordum. Başımı Alie ve Natasha'ya çevirdiğimde ise ikiside mutluluktan patlamak üzerelerdi. James tekrar onlara baktı. "E içeri davet edin artık!" dedi Natasha. "Ah tabi buyurun." dedik James ile aynı anda. Natasha ve Alie önce birbirlerine sonra bize baktılar. İkiside gülerek içeri girdiğinde James gülerek kapıyı kapattı.
"Ya özür dilerim ben, Alie biraz şey."
Gülmeye başladı. "Çok mu kızardım?" dedim çaresizce. "Çok." dedi. Bende gülümsedim."Daha yeni mi kahvaltı yapıyorsunuz? Öğlen oldu be." dedi Alie. Hızla yanına geçip kolunu cimcikledim. "Ee Bucky ne zaman geldin?" dedi Natasha. Gülümsedim. "Ya, aslında orası biraz karışık." dedi saçlarını geriye atarken. "Hayırdır niye? Cassie seni esir mi tutuyor yoksa?" Alie'nin gülerek söylediği bu cümle ile dahada rezil olmuştum. "Cassie soğuk su falan verelim mi, yanıyorsun sanki?" dedi Natasha. İkiside gülmekten ölüyorlardı. "Yok. Ben sizi yakıcam az sonra." diyip gülümsedim. Arkadaşlarıma karşı hep sevgi dolu kelimeler kullanırım.
James devam etti. "Ben, kapıyı kullanmak yerine arka pencereyi tercih ettim." dedi. Saçları ile uğraşıyordu. "Sonra Cassie beni hırsız zannetti herhalde. Kafama vazo gibi bir şey yedim ama değdi." Alie dudaklarını birbirine bastırdı, Natasha ile aynı anda birbirlerine döndüler. Sonra tekrar bize. Sonrada aynı anda başlarını eğdiler. "Siz, salona geçin hadi." gülümseyerek ikisinide kollarından tutup salona sürükledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾
FanfictionBelirsizliğin içinde kaybolmuş bir askerenin yoluna ışık olan Cassie, imkansız bir aşkın içine düşeceğinden habersizdir.