19 ~ ¿

30 5 4
                                    

2016
Cassie.

Avengers 2015 de Sokovia'da Ultron ile savaşmıştı. O günden bu güne takıma Wanda da eklenmişti. Tony ve Natasha'nın ısrarları sonucu bende artık takımdayım.

Onu son görüşüm üzerinden ise üç yıl geçmişti, Hydra ise artık bitmişti, onu kontrol eden insanlar artık gitmişti. O artık özgürdü. Biz artık özgürdük.

Son 3 yılda kendimi geliştirmeye odaklanmıştım. Bir sürü yeni insan ile tanışmıştım, Bu 3 yılda Avengers'a katılmıştım, kendimi çoğu konuda geliştirmiştim. Artık Clint'in evinde değil Avengers binasında kalıyorduk, Hergün birbirini tekrar ederken benim düşündüğüm tek şey oydu. Mavinin en güzel tonlarıyla boyanan gözleri, kiraz pembesi dudakları aklımdan çıkmıyordu. Hergün gördüğüm Kabusların yerini güzel rüyalar almıştı. Zihnim yavaşta olsa affediyordu kanlı ellerimi.

"Gene uyumamışsın." duyduğum tanıdık ses ile Steve'e baktım. Oda benim kadar çaresizdi. Bir şey demeden yanıma geldi, şehrin manzarasına karşı oturuyordum. "Ve gene miden bulana kadar Viski içmişsin." O üç yılda değişen tek şey bedenim değildi, artık kişiliğimde değişmişti. "Beni iyi tanıyorsun." gülümsedi. Yanıma oturdu, şişeyi ona uzattım. Eline aldı ve birkaç yudum içti. "Ne düşündün de uyumadın gene?" tamam gerçekten beni iyi tanıyordu.

İçimden geçenleri anlatmak istedim ama yapamadım, kelimeler boğazıma dizilmişti. "Bilmiyorum. Düşünmeden duramıyorum, yakında kafayı yiyeceğim." kollarını göğsünün altında birleştirdi. "O mu geldi aklına?" Derin bir nefes aldım, ondan en son 2 yıl önce sinyal almıştık ama gittiğimizde orda yoktu. Başımı 'Evet' der gibi salladım. Dudaklarımı birbirine bastırıp kadehimi bitirdim.

"Şişeyi versene." şişeyi uzatmakta tereddütte kalmıştı. "Fazla içmiyor musun?" bıkkınlıkla derin bir nefes çektim ciğerlerime "Hadi ama Rogers." istemeyerekde olsa şişeyi uzattı. Kadehimi tekrar doldurup şişeyi yere koydum. Ayağa kalkıp camları açtım, oda havasız olmaya başlamıştı. Geri oturduğumda Steve benim konuşmamı beklermiş gibi bakıyordu bana. "Acaba şuan ne yapıyordur?" kendime bu soruyu sormadan edemiyordum. Gecenin yıldızlarını döktüğü saçlarını çok özlemiştim. Ve ben maalesefki ona aşık olduğumu çok sonradan fark etmiştim.

Derin bir nefes aldı Steve. Onu kendime çok yakın görüyordum, neden bilmiyorum sanki her şeyde yanımda olacak gibi hissediyordum. "O kendini bulmayı çok istiyordu." dedim, Steve tekrar bana baktı. "1940 da hafızası silinmeden önce seni hatırlamıştı." bu anı ona 50 kez anlatmıştım ama hala anlatmam gerekliymiş gibi hissediyordum. "O gün gözleri, çok farklıydı." Steve dahada yakınlaştı bana. "Ona aşıksın değil mi?" gözlerimin ıslanıp yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. Başımı ona çevirdim. "Ama o beni tanımıyor."

Çok sarhoştum, başım ağrımaya başlamıştı. Gözümden birkaç yaş süzüldü. Ağlamak istemiyordum, ayağa kalkıp onun bir şey sormasına izin vermeden asansöre bindim.

Asansörün kapıları kapanırken o ayağa kalkmıştı, kapılar kapandığında kendimi asansöre yasladım.

Aşağı inen Asansörün içinde bile bırakmıyordu beni düşüncelerim. Aşağı indiğimde görevlilerden kapıyı açmalarını rica ettim. Görevliler kapıyı açınca dışarı çıkıp serin havayı içime çektim. Deniz kenarına gidecektim, son birkaç yılda ne zaman sıkışsam, kötü hissetsem denize giderdim.

Yürürken yanıma gelen lüks spor arabaya baktım. Tony yavaşça camı açtı. "Hayırdır nereye bu saatte?" Ben yürürken oda arabayla beni takip ediyordu. "Uyuyamadım Tony. Deniz kenarına gidiyorum." düşünüyormuş gibi yaptı. "Bırakayım istersen? Uzak ya ondan dedim. Yolda bayılırsın falan Cassie Halacığım." Evet bana hala diyordu, oda Howard gibi benimle dalga geçmeye bayılıyordu.

WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin