2 ~ mission

87 10 3
                                    

keyifli okumalar.

Ne olduğunu anlamadan kendimi bir masanın üstünde bulmuştum, sıkıca kavradığı boğazım gözlerimin dolmasına sebep oluyor, yüzüm kızarmaya başlıyordu. Tek düşünebildiğim şey ölümdü, yıldızlara kavuşamadan ölecektim. Anneme, babama bir kere bile sarılamadan. 20'li yaşlarımda ölecektim.

Bunları düşünürken yüzüm morarmaya başlamıştı. Tam o esnada silah sesi duyuldu ve çığlıklar arttı, boğazımı kavrayan el yavaşça boğazımdan çekildi, adını bilmediğim adam yere serildi, Peggy elindeki silahı yere atıp yanıma geldiğinde sertçe öksürüyordum, az önce ölümün eşiğinden dönmüştüm.

Howard yanımıza geldiğinde kanaması vardı, belli ki vurulmuştu. Elimi yarasının üstüne koyup batırdım gözlerimden yaşlar akmaya başladı, Howard benim en değerlimdi. Konuşacak halde değildim, boynum çok acıyordu, kendimi yere bıraktım ve derin derin nefes almaya başladım. Peggy bana bunu yapan adama bakmak için arkasını döndüğünde orada kimsenin olmadığını gördü, birkaç saniyede nereye gitmişti?

İnsanlar hızla mekanı terk ediyor, siren sesleri yükseliyordu. Tek yapabildiğim boynumu tutup nefes almaya çalışmaktı.

Peggy ikimizinde yanında duruyordu, Howard'ın gözleri kapanmaya başlamıştı, ona bir şey olursa diye içim içimi yiyor, intikam almak istiyordum. Howarda dönüp konuşmaya çalıştım ama dudaklarımdan dökülen kelimeler belirsiz ve anlaşılmazdı.

"Sorun yok. Cassie, iyiyim." Howard'ın konuşmasıyla ağzımı araladım "Tanrım.." arkama daha sıkı yaslanıp nefes almaya devam ettim. Gelen acil servis görevlileri Howard'ı yanımdan aldılar, iyi olmasını diledim.. Onun yanına gitmek istedim ama Peggy beni kenara çekti, Howard bilincini kaybetmişti, ten rengi soluklaşmıştı. Çok kan kaybetmişti, kendimi zorlayarak konuşmaya çalıştım. "Beni... Onun.. Yanına.. Götür.. Howard.." Konuşmak istesemde sonu acıyla bitiyordu. Peggy ne dediğimi anlamıştı. Onunla ambulansa bindik, Howard'ın elini sıkıca tuttum, gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü, bir insan neden bunu yapardı? Bizden ne istemişti? Sorumlu ben miydim? Kafamda dönen binlerce cevapsız sorunun ardından gözlerimi hastanede açmıştım.

...

"Howard Stark'ın yakınları?" gördüğüm görüntü buğulu ve anlaşılmazdı. Görüntü gittikçe netleşiyor, sesler kulağımda belirginleşiyordu. Peggy yavaşça elimi bıraktı ve ayağa kalktı. "Biziz." Doktorla olan konuşmalarını dinliyordum, hareket edip ayağa kalkmaya çalışsamda tekrar sandalyeye oturdum. Olanlara anlam veremiyordum.

Doktorun söylediklerine göre Howard iyiydi, ona bir şey olacak diye ödüm kopmuştu, ondan başka kimse yoktu ki benim.

Yavaş adımlarla hastane odasına girdim, kapıda biraz bekleyip Howard'ı izlemeye başladım. Ne istemişlerdi ki bizden? Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu, bir sandalye çekip sedyenin yanına oturdum.

Howard'ın elini sıkıca kavradım, gözlerimden yaşlar akıyordu. "Cassie.." Howard'ın konuşmasıyla sessizlik yırtıldı, göğsüme bir bıçak saplandı. Bu sesi sonsuza dek duymamak ölümden beter miydi? Dudaklarımı araladım hafifçe "Zorlama kendini, buradayım ben." ağladığım için sesim titreyerek çıkıyordu. Howard'a biraz daha yaklaşıp başımı omzuna yasladım. Elini saçlarımda hissettiğimde huzura kavuşmuştum. Tanrıya şükürler olsun.

Gözlerimi yavaşça kırpıştırdım, hemşire akşam yemeğini getirmişti, Howard'ın yanından kalktım masayı sürükleyerek sedyenin yanına getirdim. Howard doğrulamaya çalışınca ona ters bir bakış attım. Şikayetlenip arkasını döndüğünde konuştum. "Şimdi düştün elime." gülümsedim çorbayı açıp kaşıkla biraz aldım "uçak geliyor." istemsizce gülümsedi "Bütün yılların intikamını şimdi alacaksın değil mi?" Gülümsedim çorbayı ona içirdikten sonra konuştum. "Annemlere daha hiçbir şey söylemedim." bir kaşık çorba daha uzattım. "Söylesende geleceklerinden emin değilim." rahatsız bir nefes verdim.
"Biliyorum."

Peggy tekrar ziyarete geldiğinde elindeki birkaç dosya dikkatimi çekti ona 'bunlar ne bakışı' attığımda sıkıntılı bir nefes çekti. Dosyaları, Gelen Polis memurlarından almış olmalıydı. Dosyaları bana uzattı, elinden dosyaları alıp açtığımda gördüğümle şok oldum. "Bazı insanlar onun gerçek olduğuna inanamıyor. İnananlar ise ona kış askeri diyorlar." derin bir nefes aldım. Fotoğrafı incelemeye başladım.
Uzun saçlı, metal kollu hacimli bir adam duruyordu. yüzü anlaşılmıyordu. Taktığı maske yüzünü gizemli kılıyordu. Gözlerinin yanında uzun kahverengi saçları bitiyordu. Dikkatimi çeken şey metal kolunun birleştiği yerdeki yaralar ve buzul gözleri olmuştu, gözlerini vücudumda hissetmiştim. İçimin ürpertisiyle irkilip dosyayı kapattım.

"Peki bu adam bizden ne istiyor?"

"Hiçbir fikrim yok."

"Onun hakkında ne biliyoruz?"

"Hiçbir şey."

"Lanet herif yıllardır gizlenerek nasıl yaşamamış?"

"Bilmiyorum, Cassie. Ama bilmeni isterim ki onu bulmak için en iyi adamlarımı çalıştırıyorum."

"Ben biraz hava alacağım."

"Pekâlâ."

Yavaşça olduğum yerden doğrulup Hastane odasından çıktım. Dışarı çıktığımda bir banka oturup derin derin nefes almaya başladım. Gördüklerim ve duyduklarım beni rahatsız etmişti, etmeyede devam ediyordu.

Tek bir adam bile neredeyse beni öldürüyordu, Howard'a da zarar vermişti. Buna tekrar kalkışırsa diye korkuyordum. Kaygı tüm vücuduma yayılmıştı, bizden ne istemişti ki?

Hastane odasına geri döndüğümde Doktor, Peggy ile konuşuyordu, yanlarına gelip doktoru dinlemeye başladım. Howard yarın Taburcu olacaktı, bu iyi bir haberdi. Vücudu tedaviye olumlu cevap veriyordu.

Usul adımlarla odaya girdim, yavaşça koltuğa uzanıp gözlerimi kapattım. Bu lanet günün rüyama yansımamasını diledim.

Uyandığımda Howard çoktan uyanmıştı, yavaşça doğrulup ona döndüm. "Günaydın." yüzünde sıcak bir tebessüm vardı. "Günaydın, Prenses. Taburcu olmama az kaldı."
Gülümsedim, ayağa kalkıp yanına geldim. "Sana bir şey olacak diye çok korktum." gülümsedi. "Beni umursuyorsun yani?" Alayla güldüm. Her zaman beni güldürmeyi başarıyordu. "Lafımı geri alıyorum."
Başını hayır anlamında salladı "Laf ağızdan bir kere çıkar."

Hastaneden çıktığımızda benim evime gidecektik, Howardla beraber Kalacaktık, zaten sürekli birbirimizin evinde kalıyorduk ama bu biraz daha uzun süreli olacaktı.

Eve geçtiğimizde Peggy de gelecekti, beraber vakit geçirecektik. Onu tanıyalı 2 gün olmasına rağmen yıllardır birbirini tanıyan 2 arkadaş gibiydik.

Güneş batıp karanlık üstünlüğünü gösterdiğinde zil çaldı, gelen Peggy olmalıydı. Ayağa kalkıp kapıyı açtım, Peggy'i gördüğümde içimdeki tereddüt gitti. "Hoşgeldin." Elindeki poşetleri bana uzattı. Poşetleri aldım.
"Hoşbuldum Cassie. O nasıl?" Poşetleri mutfağa yerleştirirken konuştum. "Turp gibi, her zamanki Howard. Hatta o kadar iyiki hastanedeki hemşirenin numarasını almış." Gülüp kıkırdaştığımızda salondan bir ses duyuldu. "Vurulmuş olabilirim ama sağır değilim!" Gülmem dahada şiddetlendi, kadehlerimizi doldurup salona geçtim. Howard'ın yanına oturup kadehini ona uzattım. "Hastane odanı mı özledin yoksa, Hemşireleri falan?" aramızda gülüp kıkırdaşıyorduk, o geceden sonra bu iyi gelmişti.

Bölüm sonu.

Selamlarr, 2. Bölümün sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bölümler biraz kısa biliyorum, zaman geçtikçe uzatmayı düşünüyorum. Şuan pek olay olmadığı için kısa yazıyorum. Bu arada yorumlarınız benim için önemli. Eksiklerimi görüp kendimi geliştirmek istiyorum. Zaten pek okuyucu yok, doğruyu söylemek gerekirse hiç yok. Zamanla olmasını umuyorum. Yarın bölüm atarım diye düşünüyorum. Senaryonun nasıl devam edeceği hakkında kafam biraz karışık ama hallederiz.
Seviliyorsunuz.💌

-Xo

-Alie.

WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin