Kadehimi tekrar yudumladım, loş ışık ve müzik başımızı ağrıtmaya başlamıştı. Peggy şişeyi aldı ve kadehini tekrar doldurdu. Howard neredeydi bilmiyorum, kesin bir kızla birliktedir diye düşünürken Peggy birden ayağa kalktı. Başımı ona çevirip "Noldu?" dedim. Gözlerini kızarmıştı. "Ben güzel değil miyim?" kadehini masaya bıraktı ve saçlarında gezdirdi ellerini. Kendini dahada güzelleştirmek için uğraşıyordu.
Ayağa kalktım ve saçlarında ki ellerini tutup indirdim. "Sen gördüğüm en güzel kadınsın. Ne oldu ki?" dedim. Yavaşça oturdu, bende yanına oturdum. "Bugün onu bir kadınla yakaladım." dedi. Steve'den bahsediyordu. "Ne?" dedim şaşkınlığımı gizleyemeyerek.
"Yeni gelen bir görevliydi, sarı saçları vardı. Kravatından tutuyordu. Askerleri getirdikten sonraki gündü. Görev için onu çağıracaktım." yutkundu ağlamamak için direniyordu. Derin bir nefes aldım, Steve'e olan sinirimi belli etmiştim. "Öpüşüyorlardı. Ve Steve şikayetçi gözükmüyordu. O benden daha mı güzel ki?" Peggy ne zaman bir şey olsa suçu hep kendinde arardı, bana 'bir şey söyle lütfen.' der gibi bakıyordu.
"Peggy sen görebildiğim en güzel kadınsın, disiplinlisin. Sen bir kadının olması gerektiği gibisin. Sadece erkekler doyumsuzlar. Kendini suçlama." Gülümsemeye çalışarak ona sarıldım. Tekrar kadehlerimizi tokuşturduk ve yudumladık. Howard yanımıza geldiğinde ikimizde önce ona bakıp sonra birbirimize baktık ve güldük. "Ne oldu ne var ya?" dedi Howard. Peggy Howard'a doğru bir öpücük atıyormuş gibi yaptı ve tekrar güldük. "Gömleğinin üstüne bir kadın düşmüştür kesin, dudakları değişmiştir." Howard'da gülmeye başladı. Yanımıza oturdu ve kadehini doldurdu. Şimdi üçümüz doyum olmaz o sohbetlerden birini yapıyorduk.
~~
"Cassie." gözlerimi açıp doğruldum, karşımda gördüğüm tanıdık sima ile derin bir nefes alıp ayağa kalktım. "Geldik mi?" başıyla onayladı. En yakın arkadaşımın cenazesine gelmiştim işte.
Jetden indiğimizde Sam bizi arkadan takip ediyordu. Taksi bulmak için yola çıktığımızda Steve sormak istediğim soruyu sormadan yapamadım. "O kızı neden öptün?" başını bana çevirdi. Anlamamış gibiydi. "Hangi kızı?" dedi. Daha fazla mı kız öpmüştü. Başımı sağ sola hafifçe sallayıp taksiye elimi uzattım.
Önümüzde duran taksiye bindim, Sam öne geçmişti ve Steve de yanımdaydı. "Hangi kızı Cassie?" Sam şöföre kilisenin konumunu söylerken ben bıkkınlıkla başımı Steve'e döndüm. "Sarışın, yeni gelmiş olan kıza. Peggy'nin seni yakaladığı o kız işte. Steve." hatırlamışa benziyordu. "Ben onu öpmedim o beni öptü." gerçekten mi Steve? "Neden geri çekilmedin o zaman?" Steve birden bana döndü tekrar. "Şuan bu soru ne alaka? Nereden geldi aklına?" yutkundum, konuşmak için zorladım kendimi. "Peggy o gün çok üzülmüştü. Bara gitmiştik de. Ağlayarak anlatmıştı bana. Rüyamda, rüyamda gördüm işte. Tekrar hatırladım."
Derin bir nefes aldım, şimdi Steve suçluluk duygusu çekiyordu. Suçluluk duygusu çekmesi için sormamıştım ki ben.
Taksiden indiğimizde tüm kasveti ve dehşeti ile önümüzde duran kiliseye baktım. Yavaşça içeri adımlar attım. Tabutun konulacağı yer hazırlanmıştı, Peggy'nin asker üniformasıyla olan o fotoğrafı konulmuştu iki tarafada.
O fotoğrafa baktıkça içim ürperdi, gözlerim dahada doldu, kalbim dahada paramparça oldu. Sanki bana bakıyordu, sanki beni suçluyordu..
En öne oturdum, kilise yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Steve tabutun taşımasına yardım etmek için yanımızdan ayrılmıştı. Sam yanımdaydı ve gözlerini üzerimden alamıyordu. Ben ağlamak için dudağımı ısırırken birden çalmaya başlayan ayinin sesi ile ayağa kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WRONG MEMORIES || BUCKY BARNES 🦾
FanficBelirsizliğin içinde kaybolmuş bir askerenin yoluna ışık olan Cassie, imkansız bir aşkın içine düşeceğinden habersizdir.