(Karadeniz Kurgusu)
"Sen nesin böyle ya?" Bakışları yeniden değiştiğinde bu sefer kırık değilde daha çok hayran bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Sanki bir sürü şey söylemek istiyordu fakat söyleyemiyor gibiydi.
"Neyim?"
Sustu. Hiçbir şey söyl...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Çiçekler biliyor mu ki senin kokunu? Sansınlar kendilerini dünya güzeli, benim dünyamın güzeli belli.
Hayat gerçekten de çok tuhaftı. Daha bir kaç gün önce ki hayatım o kadar acıydı ki benim için. Kendi aklıma bile her geldiğinde gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Karşımdaki tekerlekli sandalyedeki küçük erkek çocuğu bana çocukluğumu hatırlatmıştı.
Önündeki kadın yüksek ihtimalle annesiydi çünkü fazlasıyla korumacı bir tavrı vardı. Bana düşman gözüyle bakmasını da çok garipsememiştim zaten ancak o düşman bakışlarının altında yatan duyguyu anlamak pek de zor değildi. Bu annelik duygusuydu. Oğluna bir şey yapmamdan mı korkuyordu?
Bu kadın onun ve Feride'nin yengesi miydi yani? Hüma yengeleri bu kadın mıydı? Kadın gerçekten de fazlasıyla güzeldi. Kahve gözleri ve koyu kahve saçları kadının endamını ortaya koyan cinstendi. Tekerlekli sandalyedeki çocuk ise annesi olduğunu tahmin ettiğim kadına oldukça benziyordu tek farkı gözleri yeşil, ela arası bir renkti.
Birkaç adım attıktan sonra durmuştuk, o ise karşımızdaki adam ile konuşmaya başlamıştı. "Günlerdur nerede olduğuzi sormayacağumi sanmayasun." Göz ucuyla beni işaret etti. "Ama şu an olmaz diye tahmin ediyrım." Adamın uzun boyu, gözleri, duruşu birebir oydu. Abisi Uğur'du değil mi karşımdaki adam?
"Bence de abi. Çok iyi edersin." Bakışları en arkalarda duran başında beyaz bir örtü olan kadına çevirmişti. Üzerinde ise şal gibi omuzlarının üzerine attığı keşan dikkat çekiyordu. "Anacığım." Birkaç adım attıktan sonra annesinin elini öpüp başına koyduktan sonra sarılmışlardı.
Annem ile böyle olmayı çok istemiştim ancak ben onun hiçbir zaman dostu olamamıştım.
"Uşağum. Sevdan ha bu kiz midur?" Kadın gözlerini bana çevirdiğinde arkadan gelen kıkırdama sesinin kime ait olduğunu anlamak çok da zor olmamıştı. Hiçbir şey anlamamıştım ama anlasam bile anlamamış numarası yapmak isteyeceğim bir an olduğunu düşünüyordum çünkü onun bakışları tam da bunu istiyor gibiydi.
"Yok anacığım. Arkadaşım o benim Mavi gül İzmir'den geldi." Hüma yengesi olduğunu düşündüğüm kadın anlam veremediğini belli ederek kaşlarını çatmış bir şekilde baktı ona. "Adi bu midur?" Gereksiz yere kendimi savunma isteği doğmuştu içime. Elbette ki kimseye Mina isminden bahsetmeyecektim. Bu isim onun beni araştırıp araştırmadığını söyleyecekti bana çünkü çok yakın bir tarihte taşıdığım ikinci ismimin bazı yanlarını öğrenmiştim.
"Yok. Gülşah ben, Gülşah Dinçer." Sesim gereğinden cılız çıkmıştı bunu farkedebiliyordum. Kendimi o kadar mahçup ve garip hissediyordum ki sanki bu hislerimin bir tarifi, sözleri yokmuş gibi geliyordu. İçimde kendime karşı öyle bir his vardı ki kendimden nefret etmeme sebepti ancak bana sevgi ihtiyacı duyuruyordu.