(Karadeniz Kurgusu)
"Sen nesin böyle ya?" Bakışları yeniden değiştiğinde bu sefer kırık değilde daha çok hayran bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Sanki bir sürü şey söylemek istiyordu fakat söyleyemiyor gibiydi.
"Neyim?"
Sustu. Hiçbir şey söyl...
Merhabalar canlarım. Yeniden geldik. Sınav haftası nedeniyle bu kadar geç attım bölümü. Umarım sınavlarınız iyi geçmiştir. Biliyorsunuz ki tatile çok az kaldı o zamanlarda bölümleri daha sık yayınlamayı düşünüyorum ama tabii bu sizin elinizde.
Ben kitaba gelen yorumları okumaktan aşırı keyif alıyorum ve beni kitaba daha da bağlıyor bu durum. Satır arası yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin. O zaman yıldızları aydınlattıysak PİUVVVV
🎶Karmate- Kara Duman🎶
__________
16. BÖLÜM: Güneş Bakışlı
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İnsanın bir bakışı yürek ısıtır mı? Senin tek bir bakışın beni yakmaya yetiyor Denizin Oğlu.
Her zaman insana yol gösteren bir seçenek, bir cevap belki de bir insan olurdu. Benim şu an yollarım kapanmış, elimdeki sadece bozuk saatten zamanı kontrol ediyordum. Sanki bir yere yetişmem gerekiyordu ancak ben bırak hareket etmeyi düşünemiyordum bile. Öyle aciz bir durumdaydım ki görenin acımasından bile kendime acıyordum.
Doğruluklardan uzak bir şekilde kaybolmuştum. Yanlışların arasında yüzerken ufacık bir umut ışığı bile bana çok görülmüş gibiydi. Masmavi gökyüzü gerçeklerin sahteliği ile kapkara bir hale gelmişken mavilik benim dünyama göre değildi. Mavi demek ölüm demekti, mavi demek lanet demekti ve benim çocukluğum maviydi.
"Gözlerinin rengi niye koyulaşıyor?" Sorusu ile bakışlarımı ona çevirdiğimde sanki önemli bir şeye bakıyormuş gibiydi. Değer verdiği, oldukça kıymetliymişim gibi bakıyordu. İlklerimin çoğunu bana o yaşatacakmış gibi hissediyordum. Çünkü benim İzmir'deki yaşamım gerçek bir insan hayatından oldukça uzak ve maviydi. Şimdi ise burada bu bir kaç gün içerisinde öncekini çoktan geçmişti.
Artık benim iki yaşamım vardı. Ondan öncesi ve ondan sonrası... Benim ikili yaşamım vardı. Belki de buradan sonra üçe ayrılacaktı, belki de yeniden İzmir'e dönecek ve oradaki yaşamıma devam edecektim. Bunu isteyip istememek arasında kalmışken düşüncelerim beni kendi kendime bitiriyordu.
"B-benim mi?" Bakışları bana cevap verirken yine de sözlerini dile getirmişti. "Burada sen ve benden başka biri var mı?" Haklıydı ancak ben aklındakilerden bir türlü zaman bulamadığım için sözlerini düşünmeden cevaplıyordum. "Y-yok. Haklısın. Şey ne sormuştun?" Sorusunu düşünürken kocaman bir boşluk hissetmiştim. "Sen iyi misin?"
Başımı aşağı yukarı sallayarak cevapladığımda yalan söylediğimi anında anlamıştı. Ben konuyu değiştirmeye çalışarak onun istediği cevabı vermezken o beni uğraştırmayı seçmişti. "Saat kaç?" Başını iki yana sallarken ısrarcı daha doğrusu inatçı olduğunu bana bir kez daha hatırlatmıştı. "Size bu inatçılık nereden geliyor acaba?" Karadenizliler de bu genetik gibi bir hal almıştı ve başını da kuşkusuz Özgür Yağız Karlı çekiyordu.